ANA SAYFA

YERLİ YABANCI GAZETE VE İNTERNET SAYFALARINDAN SON DAKİKA GELİŞMELERİ-YAZARLAR ANLIK GELİŞMELER ULUSAL BASINDAN HABER BAŞLIKLARI-SON DAKİKA HABERLERİ RSS SON DAKİKA GELİŞMELERİ

Türk genci. İnkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir.

*Tüm haber başlıklarından anında haberdar olmak için buraya tıklayarak gastem.net.tc ana sayfanız yapın!

4 Nisan 2009 Cumartesi

Emre Kongar'ın secim yorumları

emre kongar.. GÜNCEL,(1) 30 Mart 2009

Sonuçlar Hem Şaşırtmadı, Hem Şaşırttı.

AKP yine birinci parti.

CHP yine ikinci parti.

MHP yine üçüncü parti.

Bu sonuçlar şaşırtmadı.

Eskişehirde Yılmaz Büyükerşen'nin zaferi şaşırtmadı.

İzmir'de Aziz Kocaoğlu'nun CHP'ye kazandırdı seçim şaşırtmadı.

Şişli'de Mustafa Sarıgül'ün, Kadıköy'de Selami Öztürk'ün, Beşiktaş'ta İsmail Ünal'ın zaferi şaşırtmadı.

Ama AKP'nin il genel meclisinde yüzde 39 oy alması daha doğrusu yüzde 40'ın altına düşmesi şaşırttı...

CHP'nin Antalya'yı kazanması şaşırttı...

İstanbul'da Kartal, Maltepe, Pendik, Sarıyer ilçelerinde CHP'nin kazanması şaşırttı.

AKP'nin kaleleri gibi görünen Ankara ve İstanbul'daki sonuçların AKP ve CHP arasında çekişmeli geçmesi, CHP'nin oy artışı şaşırttı.

İktidardaki AKP'nin birinci parti çıkması şaşırtmadı, gücünü yitirmeye başlaması şaşırttı.


Emre Kongar'ın Resmi Internet Sitesinden alıntı


-----------------

23 Mart 2009

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Elazığ seçim mitinginde, iktidarın partilisi gibi çalışan valileri eleştiren CHP lideri Deniz Baykal için savcıları göreve çağırıyor:

"Sayın Baykal, bürokrasiye karşı bu tavır çok çirkin, çok yanlış. Yeri geliyor savcıları, yargıyı tehdit ediyorsun. Ama sana karşı nedense suskunlar. Anayasa'nın içindeki maddeler çiğneniyor ama bakıyorum ki yargı suskun. Bu nasıl dayanışmadır anlamak mümkün değil. Bunlar uzaydan gelmedi. Bu valiler bu devletin memurları. AK parti iktidarında bunlar belli görevlere getirilince niçin rahatsız oluyorsun. Senden mi izin alacaktık, onayını mı isteyecektik, sana mı soracaktık?"

Aslında Anayasaya aykırı olarak bürokrasiyi hükümetin hizmetinde seçim kampanyasında kullanan bizzat Recep Tayyip Erdoğan.

Yüksek Seçim Kurulu'nun yasak kararına karşın beyaz eşya dağıtan ve Kurul'un suç duyurusundan sonra bile dağıtmaya devam eden Tunceli valisine "Benim valim" diye arka çıkıyor Başbakan...

Bu davranışından cesaret alarak, AKP'nin seçim kampanyasına hizmet eden valileri eleştiren Ana Muhalefet Partisi Genel Bakanı Deniz Baykal'a yine bir vali siyasi bir söylemle yanıt veriyor:

Son yıllarda duyulmamış bir olay.

Demokrat Parti'nin demokrasiyi rafa kaldırdığı 1960 öncesi dönemden kalma bir alışkanlık yeniden hortluyor:

Devlet-Parti-Bürokrasi aynılığı...

Sanırsınız ki Tek Parti Dönemi geri geldi.

Sadece Meclis değil, tüm bürokrasi, tüm devlet, tabii adalet mekanizması da dahil sanki Başbakan'ın emrinde.

Üstelik tamamen psikolojik bir "yansıtma" (projection) mekanizması kullanarak, kendi yaptıklarını sanki rakipleri yapıyormuş gibi karşısındakini suçluyor...

AKP bunu hep yapıyor, kendi hatalarını ve haksızlıklarını rakiplerine yapıştırmaya çalışıyor.

Bakalım Başbakan'ın bu davranışı adalet mekanizmasını ne denli etkileyecek?

Bu arada tabii herkesin aklında aynı soru var:

Yüksek Seçim Kurulu'nun suç duyurusunda bulunduğu işlemlere devam edenler ve bunlara destek veren Başbakan hakkında adalet sessiz mi kalacak?

Yoksa Başbakan böyle bir kovuşturmadan çekindiği için mi Baykal'a haksız suçlamalar yöneltiyor?


Erhan Göksel’in Odatv.com’a yaptığı çarpıcı açıklamalar:


İşte Erhan Göksel’in Odatv.com’a yaptığı çarpıcı açıklamalar:

“SEÇİMLER, TÜRKİYE TARİHİNİN EN TEHLİKELİ SONUCUNU ORTAYA KOYMUŞTUR

Bana göre;Türkiye Cumhuriyeti 85 yıllık tarihinin, seçim sonuçları itibariyle en önemli ve önemli olduğu kadar da “en tehlikeli seçim sonuçlarını” vermiştir. Burada partilerin aldıkları oyları veya siyasetteki iktidar mücadelelerini kasdetmiyorum.

Türkiye’de, sosyolojik olarak Türkiye’nin sosyal temelleri açısından bildiğimiz genel yapısından kopan “Üç Ayrı Siyasal Bölge” ortaya çıkmıştır. Hepimizin korkusu olan, Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerin Türkiye’den kopması ve üniter yapının bozulmasına ilişkin endişeler, kimi kişiler tarafından bir süredir biliniyordu. Bunu gördük. DTP’nin aldığı sonuç kendileri açısından büyük bir zaferdir. Bana sorarsanız DTP, iktidara karşı da mücadele verdiği için bir anlamda belki de seçim sonuçlarının kendisi açısından en başarılı partisidir.

Ancak ilerisi için Türkiye’nin yaşayacağı tehlikenin boyutu sadece bununla sınırlı kalmamıştır. İkinci bir harita ortaya çıkmıştır. Bu harita “Türkiye’nin Sahilleri”dir. AKP’nin özellikle Antalya’yı kaybetmesinin nedeni, kendilerini yaşamsal olarak tehdit altında gören, gündelik yaşam biçimlerinin değişmesinden endişe duyan insanlardır. Genelde seçmen, CHP’li olduğu için değil, AKP’ye karşı oy kullanmışlardır. Sonuçta, sahil bölgelerinde; yakıştırma yapmak gerekirse “Laik bir Bölge” ortaya çıkmıştır ve bu bölgede, CHP, Türkiye ortalamasının iki buçuk katına yakın bir oy almıştır. Özetle, kendilerinin “yaşam tarzı”nı tehdit altında gören ve korkan seçmen, tüm kıyı boylarında AKP’ye karşı oy kullanmıştır. Ege ve Akdeniz seçmeni oyunu CHP alsın diye değil, AKP almasın diye maksimum oranda sandığa yansıtmıştır. Demek ki, oy CHP oyu olmanın ötesine geçmiştir. Bu durum bu açıdan parçalanmış olan ikinci bir bölgenin işaretidir.

Ama beni en çok endişeye sevk eden üçüncü bölgedir. Doğu Anadolu’nun bazı illeriyle, özellikle İç Anadolu’da, Orta Anadolu’da aşırı bir “sağa kayma” olmuştur. Bu bölgelerde yaşayanların beni yanlış anlamalarını istemiyorum. Kürt Siyasetine tepki olarak yani “Kürtler’e tepki” olarak adeta “Türk bölgeleri” ortaya çıkmıştır. Öyle ki, bu Türk bölgeleri gittikçe de Türkçülük İdeolojisi’nin etkisi altına girmiştir. Örnek mi; Erzurum’da, Sol’un oyları % 2’yi bile bulamıyor. Kayseri, Bayburt, Gümüşhane, Kastamonu, Kütahya, Nevşehir, Sivas, Yozgat ve Çankırı’da aynı. Öyle ki, Tokat, Amasya gibi Alevi nüfusun yoğun bölgelerinde Sol’un oy oranları tarihteki en düşük oy oranında.

AKP’nin, Güneydoğu’da Kürt siyaseti, Anadolu’da ise Türk siyaseti yapıyor olduğundan ve bu bölgede sınıfsal ve sosyal yapı da tam anlamıyla uygun olduğu için, “Türk-İslam Sentezi” ideolojisi İç, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’da Elazığ, Erzincan gibi illerde tamamen taban bulmaya başlamıştır. Öyle ki, bölgedeki Aleviler’de de ilk defa Türklük ağır bastığı için Kürt tepkisi ile geleneksel bağlarını CHP’den kopararak, MHP’ye oy vermişlerdir.

Bu sonuçlarda maalesef AKP’nin tarih önünde büyük vebali vardır. 22 Temmuz ve 29 Mart seçimleri’nde oyunu artırmak isteyen AKP, Türkiye genelinde yürüttüğü genel AKP seçim söyleminin aksine, İç ve Orta Anadolu ile Kürt bölgelerinde “bölgesel siyaset” yapmıştır. Hatırlayalım; AKP’nin afiş ve sloganları bile bu yönde olmuştur. Adayları da keza öyle; AKP’nin bu bölgedeki bütün adayları Türkiye’deki “Kürtçülük Kimliği “ağır basan adaylardır. Ayrıca AKP’nin “aksiyonları”, Kürt seçmende “reaksiyona” yol açtığı için PKK’ya da bir anlamda meşruiyet kazandırmıştır. Sonuçlar ortada. AKP’nin bu bölgesel siyaseti sonucu Kürtler de tepki olarak sistemden kopma noktasına gelmiştir. Bunun, Batı’da da ciddi yansımaları olmuştur. Özellikle İstanbul’da Kürt nüfusun yaşadığı ilçelerde DTP oy patlaması yapmış, hatta kimi ilçelerde % 10 barajının bile üstüne çıkmıştır. Kürt seçmenin bir kısmı AKP’yi protesto ederek rakibi “Tuncelili” Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’yebile oy vermemişlerdir. Üstelik DTP seçmeni, kendi adaylarının seçilme şansının olmadığını bildiği halde.

Anadolu’ya baktığımız zaman ise; en temel kentlerde, Türk kimliğinin abartılı bir şekilde öne çıktığı oy oranları görülüyor. Bu bölgelerde AKP ve MHP’nin oy oranlarının toplamı % 90-95’lerin üzerine çıkıyor. Ben bunu da Türkiye’nin “Üçüncü Bölgesel Haritası “olarak görüyorum.

Yani bu seçimlerin sonucu, Türkiye Cumhuriyeti maalesef sosyolojik olarak “ana yapıdan bozulmuş, bölünmüş ve parçalanmış 3 ayrı bölgeye” işaret ediyor. Bu durum Türkiye açısından beni, son derece endişeye sevk etmiştir.

Şimdi; “diğer bölgelerde bu neden yok?” dersek; Karadeniz’de ve Marmara’da, tüm partilerin seçmen davranışı Türkiye ortalamasına uyuyor. Doğal (tarihsel anlamda) geleneksel yarış devam ede gelmiş.

Son olarak, önemli bir hususdan; bir anlamda dördüncü bölge olarak “Kutup Bölgeleri”nden de bahsedeyim. Belki buna “Kutuplaşmış İller” de diyebiliriz. Kürt nüfusunun yoğun göç aldığı Mersin, Antalya, Manisa, Osmaniye gibi yerlerde, en çok da Mersin ve Antalya’da Kürt nüfusun yoğun göç aldığı yerlerin çevresindeki yakın belde ve ilçelerin neredeyse tamamında MHP ezici bir şekilde oy artırmıştır. Ben bu durumu, 3 büyük parçalanmanın dışında mevzi olarak “iller ve ilçeler bazında kutuplaşma “olarak görüyorum.

Kırıkkale, Isparta, Uşak, Balıkesir’de durum şeklen aynı gözüküyor. Ancak bu illerdeki tepkinin altında “en fazla şehit veren iller” olduğu gerçeğinin yattığını unutmayalım.

Siyasetin bu kadar kutuplaşmasının ardından bundan sonraki politik zeminde; eğer, hükümet , devlet, siyasi partiler ve herkes kendine gelmezse, yakın gelecek Türkiye için “felaketin arefesi” olacaktır. Bu parçalanmış toplumsal yapı, siyasetin “öngörüsüzlüğü” bu şekliyle devam ederse –ki edeceğine de malesef kuşkum yok - Türkiye’yi büyük bir gerginlik ve çatışma ortamına doğru hızla sürüklenecektir.

Bence bu seçimlerden çıkacak en temel sonuç şudur: AKP’nin ne kadar oy kaybettiği veya CHP’nin yerinde sayıp saymadığının çok anlamı yoktur. En önemli şey, bundan sonrası için büyük gerginlik oluşturabilecek “fay hatları ve mayınlı bölgelerin” oluşmuş olmasıdır. İnşallah Türkiye bu sıkıntılara girmez.”

31 Mart 2009

Yiğit Bulut ..yorum analiz..Hilmi Güler ve Nabucco cevapları

Yiğit Bulut ..yorum analiz..Hilmi Güler ve Nabucco cevapları
Değerli dostlar, bu köşede "Nabucco Projesi" ile ilgili birçok detayı ele almış ve sizlere aktarmıştım. Konu hakkında yazılarımızı referans alan bir soru önergesi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk tarafından Hilmi Güler'e iletilmiş ve cevap verilmiş. Bu soruları ve cevapları aynen sizlere aktarmak ve son bir yorum yapmak istiyorum. Ne diyor soru önergesi?
"Yiğit Bulut'un gazetesindeki köşesinde yazdığı, Enerji Bakanlığı'ndaki üst düzey çalışandan aldığı bilgiye dayanarak Avrupa'nın, gaz geçişi konusunda Türkiye'yi tehdit ettiğini belirtmiştir. Yazıda 'Bütün gaz taşıma projelerinde Avrupa Birliği yetkililerinin doğrudan hükümete ve Enerji Bakanlığı'na karar mekanizmalarında yer alamayacaksınız, sadece geçiş ücreti ile yetinin' diye baskı yaptığı şeklinde iddialar ve buna benzer başka iddialar yer almaktadır. Bu çerçevede:

Avrupa baskı yapıyor mu
* Gerçekten gaz geçişi konusunda Avrupa tarafından ülkemize baskı ve tehdit yapıldığı doğru mudur? Şayet doğru ise Avrupa'nın yaptığı bu baskı ve tehdit karşısında Hükümet ya da Bakanlık tarafından ne yanıt verilmiştir? Hangi işlem yapılmıştır? Yoksa Avrupa'nın baskı ve tehdidi karşısında suskun mu kalınmıştır?
* Ülkemizden gaz geçişi projeleri ile ilgili olarak hükümetin, Türkiye'nin tarihinde aldığı kararlara ve uyguladığı politikalara tamamen ters yeniden yapılanma çalışması doğru mudur?
* Hükümetin, Rusya ve Orta Asya'dan gelen petrol ve doğal gazın, boru hatları ile İsrail üstünden Hindistan'a kadar taşınacak bir projeye sıcak baktığı, olumlu karşıladığı iddiası doğru mudur? Bu gaz ve petrol geçişi karşısında Türkiye'ye ne vermeyi önermişlerdir? Çevreyi ve topraklarımızı kirleten, insanlarımızı risk ve pisliklerle yaşamak zorunda bırakan bu tip projelerde sadece düşük miktarlı geçiş ücreti ile yetinecek miyiz?

Halktan neden gizlendi
* Bugüne kadar Ceyhan'a rakip olmasın diye "İsrail üstünden taşıma detayını" hayır dediğimiz halde şimdi ne oldu da İsrail üstünden taşıma detayını bir anda kabul ettik?
* Yukarıdaki proje ile Ceyhan'ın konumu, İsrail'e devredilmiş olmuyor mu?
* Türkiye bu tip projelerde proje başına yılda ne kadar almaktadır? Yazıda belirtildiği gibi proje başına yılda 30-200 milyon dolar mı? Gerçekten böyle ise, kirli boruların topraklarımızı işgal etmesine değer mi? Bu tip projeler, parasını yabancı şirketlerin cebine koyduğu kirliliğini ve riskini halkımızın çektiği yeni oyunlar mıdır?
* Hepsinden önemlisi adı geçen köşe yazısında belirtilen iddialar gerçek ise, bu durum halkımızdan neden gizlenmiştir? Halen neden gizlenmektedir? Yazının yayımlandığı 2 Aralık tarihinden beri hükümetçe bu iddialara neden bir açıklama yapılmamıştır?"

Bakanlığın cevapları
Değerli dostlar, sorular böyle. Cevaplara da birlikte göz atalım.
"CEVAPLAR (1,2,3,4,5,6,7): Ülkemiz; Orta Doğu, Hazar ve Kafkasya enerji kaynaklarının Avrupa'ya sevkinde son derece önemli bir konuma sahiptir. Bu bağlamda, konuya ilişkin müzakereler, ülkemizin çıkarları gözetilerek, kendi arz güvenliğimizin teminat altına alınmasına ve transit konumumuzun sağladığı stratejik ve ekonomik imkânlardan azami düzeyde faydalanılmasına yönelik hedefler çerçevesinde devam ettirilmektedir. Söz konusu politikalar, ülkemizi bölgede önemli bir enerji merkezi konumuna getirmeye yönelik olarak uluslararası çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmektedir. Hükümetimiz ve Bakanlığın bir enerji diplomasisi yürütmekte ve uluslararası ilişkilerin gereği olan "milli menfaat" ve "mütekabiliyet" ilkelerine bu süreçte titizlikle uymaktadır. Kuzey-Güney ekseninde gerçekleştirilmesi planlanan Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi ile Karadeniz'e gelen petrolün Akdeniz'e sevk edilerek boğazların yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.

Ceyhan'ın konumu güçlenecek
Türkiye-İsrail arasında inşa edilmesi öngörülen çoklu boru hattı ile petrolün İsrail'in Eilat-Ashkelon boru hattına daha sonra Kızıldeniz üzerinden tankerler ile Hindistan'a ulaştırılması planlanmaktadır. Söz konusu proje ile enerji talebi gittikçe artan Hindistan ve Uzak Doğu ülkelerine petrolün ülkemiz üzerinden ulaştırılması ve boru hattı işletmeciliğinden kaynaklana gelirin yanı sıra, ülkemizin bölgesindeki jeostratejik önemine paralel olarak enerji stratejik öneminin de artırılması hedeflenmektedir. Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi, öncelikle Ceyhan'ın konumu ve stratejik önemi dikkate alınarak planlanan bir projedir. İsrail'e kadar çoklu boru hatlarının inşasını öngören proje, Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi'nin devamı niteliğinde tasarlanmaktadır. Ana detaylarının müzakeresi devam eden projenin, Ceyhan'ın stratejik konumuna olumsuz bir etkisi olmayacağı gibi, aksine Ceyhan'ın konumunu daha da güçlendirecektir. Boru hatlarından elde edilen gelir, boru hattının sahibine, taşıtıcının boru hattında hissedar olup olmadığına, boru hattının teknik özelliklerine ve projenin genel yapısı gibi unsurlara bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Örneğin Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattında inşaat döneminde sağlanan dolaylı kazançların (istihdam, yatırım vs.) yanı sıra Türkiye, taşınacak kapasiteye bağlı olarak, "geçiş vergisi ve işletmecilik hizmetleri" karşılığında 1-16'ncı yıllar arasında 140-200 milyon dolar, 17-40'ncı yıllar arasında 200-300 milyon dolarlık yıllık gelir elde edecektir. Bu projeler ülkemize, maddi gelirin yanı sıra enerji arz güvenliğinin ve jeopolitik ve jeostratejik konumun güçlendirilmesi gibi katkılar da sağlamaktadır. Dr. Mehmet Hilmi Güler."
Değerli dostlar, cevaplar bu şekilde. Son yorum ve sentez size ait. Ne diyorsunuz; cevaplar sizi tatmin etti mi!

Değerli dostlar, bu köşede "Nabucco Projesi" ile ilgili birçok detayı ele almış ve sizlere aktarmıştım. Konu hakkında yazılarımızı referans alan bir s...
( KB)

Emre Kongar'ın Resmi Internet Sitesinden alıntı

AB ve ABD'nin Türkiye'ye Çarpık Bakışı. AKP, hiçbir işe yaramayacak bir değişiklik ile 301'inci maddeyi kabul etti: AB ve ABD'den AKP'ye alkış. 1 Mayıs'ta inanılmaz bir devlet terörü: ABD ve AB'den çıt yok. İlhan Selçuk'un evi sabah 4:30'da basılıyor, gözaltına alınıyor: ABD ve AB'den çıt yok. Elif Şafak sadece yargılanıyor: AB ve ABD'de yer yerinden oynuyor. Sünni Müslümanlara, bizzat Müslümanlar tarafından Türban baskısı uygulanıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Buna karşılık, Türkiye'de inanç özgürlüğü konusunda Müslümanlara laik baskı yapıldığı konusunda AB ve ABD'den eleştiri sesleri yükseliyor. AKP rejimin temellerini dinci bir sisteme doğru kaydırıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Bu yaptıklarından dolayı AKP aleyhine Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava açılıyor: ABD ve AB'de yer yerinden oynuyor. Bu kadar çarpıklık karşısında söylenecek tek söz kalıyor: "İnsaf!" http://www.kongar.org/

ciziyorum

1resim yazı1resim yazı1resim yazı1resim yazı

http://www.aa.com.tr/images/stories/BANNER/aa_468x60.gif

Anadolu Ajansı Güncel Haberler

Kerkuk.NET

aktif haber

VOA News: Türkiye

BBCTurkish.com | Haberler | Ana Sayfa

7

Turkmedya Com

Dünya Gazetesi - Son Dakika Haberleri

haber7com sondakika

reklamstor

sondakika h/3

NTVMSNBC

VOA News: Tüm Haberler

Hürriyet ANASAYFA

CNN TÜRK

Borsa Haberleri

TriaFX | Türkiyenin Forex Sitesi | Forex | Parite

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Vatan Gazetesi

leman /times cartoon

Star Gazete Online

TGRT HABER © 2008 [ Dünya ]

SABAH Gazetesi - Son Dakika

CNN TÜRK

Hürriyet Spor Anasayfa

Cihan Haber

Ekonomi

Başlıca Yabancı Kaynaklar

CNN (ABD) New York Times (ABD) Usa Today (ABD) Washington Post (ABD) Der Spiegel (Almanya) Die Welt (Almanya) Zeitungen Deutschland (Alm) Gazetat (Arnavutluk) The Australian (Avustralya) Zeitungen Österreich (Avusturya) Le Soir (Belçika) Jornais (Brezilya) Ceske Noviny (Çek Cumhuriyeti) Jornais do Brasil (Brezilya) China Online (Çin) Danske Aviser (Danimarka) Ajalehed (Estonya) Suomen Sanomalehdet (Finlandiya) Journaux (Fransa) Lemonde (Frana) Liberation (Fransa) Dernieres Nouvelles d'Alsace (Fransa) Tous les journaux (Fransa) Sve Novine (Hırvatistan) Nederlandse Kranten (Holl.) Guardian (İngiltere) Newspapers in the UK (İng.) The Sun (İngiltere) Newspapers in Ireland (İrlanda) Periodicos (İspanya) Tidningar Sverige (İsveç) Zeitungen Schweiz (İsviçre) Giornale (İtalya) Corriere Della Sera (İtalya) Giornali Italia (İtalya) Japan Times (Japonya) Avizes (Letonya) Laikrasciai (Litvanya) Ujsagok (Macaristan) Ahram (Mısır) Aviser Norge (Norveç) Dawn (Pakistan) Polskie Gazety (Polonya) Jornais Portugueses (Portekiz) Ziare Romanesti (Romanya) Interfax (Rusya) Slovenske Noviny (Slovak.) Slovenski Casopisi (Slovenya) Efimerides (Yunanistan)

amazon