ANA SAYFA

YERLİ YABANCI GAZETE VE İNTERNET SAYFALARINDAN SON DAKİKA GELİŞMELERİ-YAZARLAR ANLIK GELİŞMELER ULUSAL BASINDAN HABER BAŞLIKLARI-SON DAKİKA HABERLERİ RSS SON DAKİKA GELİŞMELERİ

Türk genci. İnkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir.

*Tüm haber başlıklarından anında haberdar olmak için buraya tıklayarak gastem.net.tc ana sayfanız yapın!

30 Nisan 2008 Çarşamba

1 Mayıs’a Merhaba...

Ameliyat geçirdikten sonra istirahata çekilen İlhan Selçuk uzun aradan sonra ilk yazısını yayınladı

İşte İlhan Selçuk'un köşe yazısı...


Gece hastaneye apar topar götürülürken anımsadım ki Ahmet Haşim’ i Yahya Kemal’ den daha çok severim; şiire vurgun olanların bildikleri aşağıdaki ünlü dizeleri onun yazmasını temenni ederdim:

Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış ..

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle..

Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış ..

Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle..


Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde..

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter..

Ve serin serviler altında kalan kabrinde..

Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter..”


Peki, Yahya Kemal’in bu güzelim şiirinde eksik olan neydi?

Yanıt çelişkili ve garip.

Azrail!..

.

Niçin?..

Çünkü Azrail pek sevimli bir melek sayılmaz:

“- Aman Azrail aman.. Tanrı’nın birliğine yoktur güman...”

Şiirin sözcüklerine yeniden bir göz atalım:

Gül..

Bahçe..

Bülbül..

Bahar..

Ahenk..

Azrail’in ne işi var bunların arasında?..

.

Son günlerde çoğu zaman kimi sorulara yanıt vermek zorlaştı. Allah aşkına ortalığı sarıp sarmalayan “ Kutlu Doğum Haftası ”nın futbolla ne ilgisi var?..

Gazetelerin yazdıklarına bakılırsa, önce Feto’ nun adamı Hakan Şükür Galatasaray’ı ele geçirdi...

Sonra tevatür şöyle yayıldı :

Hakan Şükür’ün dediğine göre “ Kutlu Doğum Haftası ” ünlü uluslararası futbol derbisinde Galatasaray’a yarayacaktı ..

Yaradı mı ?..

İşler gittikçe karışıyor..

Feto Galatasaray’a el koyup “ kutlu doğum ”u futbola soktuktan sonra Papa’nın ne yapacağı bilinir mi?..

Meryem Ana’ nın Hazreti İsa öyküsü de kale ağlarına karışıp Hıristiyan yandaşlarına tezgâhlanmaya başladı mı, Hakan Şükür solda sıfır kalır mı kalmaz mı ?..

.

Evet, işler gittikçe karışıyor...

Kırk yılda bir hastaneye yatayım dedim..

Ben hastanede yataktayken olan bitenlere bir bakın:

* Feto’nun Galatasaray’a hamlesi..

* Hakan Şükür’ün “ Kutlu Doğum Haftası ”yla atılımı ...

* Katar Emiri Arap şeyhinin medyanın ikinci büyük grubu Sabah’a el koyması ...

* Bizim medyanın Arap şeyhine karşı feveranı ...

* İslamcı takımın dincilik yöntemleriyle küçük kız çocuklarını aşağılık cinsel politikaları için kullanan pislikler...

.

Sizlerden bir süre daha izin istiyorum..

Henüz hastanedeyim...

Ama, bugün 1 Mayıs...

Selam sana 1 Mayıs...

Yalnız Türkiye için değil, tüm dünyaya dönük bir değişimin tohumlanması sürecine girdik...

Dünyada bir şeyler oluyor...

Olacak...

Farkında mıyız?..

Türkiye’yi kaşkaval dinciliğin insanlık ve çağdaşlık dışı düzenine sürmek isteyenlerin kulaklarına kar suyu kaçtı ...

28 Nisan 2008 Pazartesi

AKP'Mİ KAPATILACAK, SEÇİM Mİ OLACAK ARTIK HER ŞEYİ "DIŞARISI" BELİRLİYOR-# VERSO ANALİZ haber

verso erhan göksel
“Cumhuriyet kurulduğunda, bir çok temel politika yaratmıştır.”
“Atatürk, askerlik alanında geleceğin askeri doktrinlerini anlamış bir lider olduğu için Yunanlılar’ı yenmiştir.”
“Kurtuluş Savaşı sonrası Anadolu açlık içindeydi, yetişkin erkeklerin hepsi savaşlarda kaybedilmişti.”
“Bir büyük devlet, tarım politikalarında geleceği görendir, en azından bir yıl sonrayı planlayabilen devlet bir büyük devlettir.”
“GAP ile biz, Dünya pazarlarını değil, kendi üretimimizi yani Çukurova’yı vurduk. Çukurova’da artık pamuk ekilemiyor.”
“Tarımda aslolan üretmek değil, ürütebildiğini satabilmektir. Türkiye bu konuda bilgisizlik ve öngörüsüzlük içindedir.”
“Tarımda arz-talep katı olduğu için devletin öngörüleri ile tarımı yönlendirerek “esnetmek” zorundadır.”
“Sayın Başbakan spekülasyonculardan şikayet edeceğine, yerin yedi kat altındaki örgütleri nasıl bulup çıkarıyorsa, onları da bulup çıkarsın o zaman. Hükümet “ağlama duvarı” değildir.”
“Hükümet üç ay önce artık IMF ile yollarımızı ayırırız derken, bugün tekrar IMF’ye gittiler.”
“Dünyada en ucuz “kara para” aklama yeri Körfez Ülkeleri’dir. Alınan krediler kara para ile geri ödenmektedir. Türkiye’de Körfez’den kredi alanlar iyi incelenmelidir.”
“Türkiye’de kimse farkında değil, ABD İran’ı vurma konusunda tam gaz gidiyor.”
“Türk halkından Küresel Medya Bölge haberlerini gizliyor. Yerli Medya da yabancıların işbirlikçisi halinde. İstedikleri haberi yayınlatıyorlar.”
“Üç gündür Dünya “Kerkük Meselesi” ile yatıp kalkıyor, Türkiye’de kimse farkında değil ne olup bittiğinden.”
“Medya bu çağda, “Yasama-Yürütme-Yargı”dan daha önemli bir kuvvet haline gelmiştir.”
“Medya, Siyasal İktidarın paylaşım aracı haline geldi.”
“Medya bir şekilde kurumsal olarak denetlenemezse; insanların kafalarını boşaltıp, istediği ideolojinin kölesi haline getirecektir.”
Goebbels, “Bireyin algılamaları kendi haline bırakılamaz” demiştir. Küresel Medya’nın “düsturu” budur.”
“Medya “imajla”; gelişen kimliklerin üzerinde hegemonya kurmaya başlamıştır.”
“Dünya medyasının % 75’ini 6 büyük şirket elinde tutmaktadır.”
“Küresel Sermayenin Medyası, Türkiye’ye gelecekte tahakküm kuracaklar.”
“Dünyada en çok yatırım yapılan iki alan var: Biri, enerji; ikincisi medya.”
“Yayın yapılan frekanslar, özel değil kamusal alanlardır.”
“Amerikan Medyasının dün % 66’sı bağımsızken; bugün bu oran % 4’e düşmüştür.”
“Amerika’daki 20 en büyük internet haber kanalının 19’unu AT&T firması elinde tutmaktadır.”
“ABD’de medyanın desteklemediği kişilerin seçilme şansı yoktur.”
“ Türkiye’de Özal’la başlayan Medya-Hükümet göbek bağı, en üst düzeye ulaşmıştır.”
“Başbakan Erdoğan daha da öteye geçerek, kendisine yandaş medya yaratmıştır.”
“Medya bugün artık neyi istiyorsa onu yaratıyor.”
“Medya, Türkiye’ye düşman yetiştiriyor.”
“Mesut Yılmaz İktidarda muktedir olmak, kamuoyu desteği yaratmak için medyayı denetimi altına almak istedi.”
“Mesut Yılmaz kendisine “biat etme” karşılığında bir büyük gazete ile bir büyük haber kanalına iki gazetecinin yönetici olarak atanmasını sağlamıştır .”
“Türk Medyası’nda bir kaç kişi hariç; bütün önemli yerler kimi kişilere adeta bahşedilmiştir.
“Medya artık sadece manipülasyon için çalıştığından, iktidara göbeğinden bağlı hale geldi.”

25 Nisan 2008 Cuma

En kötüyü henüz görmedik..Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN

Flaş?

Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN--23.04.2008 - 01:09
Kontör Servisi
petrol ve gıda maddeleri gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinde yaşanan fiyat yükselişleri küresel düzeyde belirsizlik ve kırılganlığı artırıyor. Zira bu durum, yaşanan durgunluğun daha da derinleşmesi ve uzun süreli olması ihtimalini artıran çok sayıda değişkeni tetikleyerek harekete geçiriyor.

Zorunlu ihtiyaç maddelerinde talebin fiyat elastikiyetinin sıfıra yakın oluşu öncelikle diğer mal ve hizmetlere yönelik talebi hızla daraltmaya devam edecek; beklentilerin bozulması ve bireysel gelirlerin en azından artmayacak olması olumsuzluk dozunun artmasına katkı yaparak sorunları ağırlaştıracak. Ekonomi durgunlaşır ve işsizlik artarken enflasyonist baskılar ciddiyetini koruyacak; paranın devir hızı düştükçe borç alacak zincirindeki sıkıntılar büyürken, riskli ipotek senetleri ile başlayan kredi krizi diğer sektörlere yayılarak derinleşecek. Mali sektörde sorunlu menkul kıymetlerin Hazine kağıtları ile takas edilmesi ve taze özkaynak takviyesi şeklindeki operasyonlar olumsuzluğu frenleyemeyecek. Kurtarma operasyonlarının kısa vadede günü kurtarsa bile, orta vadede etkisizleşmesi sistemik riski artırırken, enflasyonist baskıları güçlendirebilecek, ortaya çıkan bu kısır döngü zaman içinde olumlu düşünenlerin sayısını hızla azaltırken, gelişmelerin kontrol dışına çıkarak kaosa dönüşmesine sebep olabilecek.

Sıkıntı yaratacak bir başka unsur da son yıllardaki tüketim düzeyine yaklaşılamayacak olmasından kaynaklanacak. 1980'li yıllarda Japonya'da yaşanan ve uzun süren hormonlu büyüme dönemi ve sonrasında yaşanan ve 15 yıla yakın devam eden durgunluk bu süreçte ilginç bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. 1980'li yıllarda menkul ve gayrimenkullerde yaşanan ve gerçekleşen devasa düzeydeki faaliyet dışı gelirler nedeniyle anormal düzeyde genişleyen tüketim bir daha o dönemdeki düzeyine ulaşamadı...

ABD ekonomisi için de benzer bir durum geçerli; faaliyet dışı gelirlerin 2002-2007 dönemindeki düzeyine ulaşması pek mümkün değil; bu durum bir yandan beklentileri bozarken diğer yandan tasarruf-tüketim tercihlerini farklılaştıracak. Zorunlu ihtiyaç maddelerindeki yükseliş, toplam gelirdeki daralma ve negatif refah etkisine bağlı tasarruf eğilimi ortaya çıkan açmazı derinleştirecek; türetim daralırken, paranın devir hızı düşecek, kredi sorunu büyüyecek, gelir dağılımıda bozulma, rekabet koşullarında olumsuzlaşma gibi uzun süredir devam eden eğilimler olumsuzluk dozunu artıracak.

Enflasyon ve işsizliğin arttığı stagflasyonist durgunlukların aşılması kendi dinamikleri ile yarattıkları kısır döngü nedeniyle kolayca aşılamıyor. Günü kurtarmak uğruna piyasaları yapay bir şekilde yönlendirerek serbest piyasa anlayışını katletmenin maliyeti ağır oluyor! Belli bir süre sonra oluşan yan tesirlerin maliyeti, kısa vadede elde edilen faydayı aşıyor ve gelişmeler kontrolden çıkıyor. Durgunluğun ne zaman aşılacağı sorusuna ilişkin tahminlerin düzenli olarak daha ileriye kaydırılacağı, enflasyon beklentilerinin ise kademeli olarak yükseltileceği oldukça sıkıntılı bir döneme girdik...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Ayakların başı yönettiği yerde kıyamet kopar aysun kayacı haklıymış,

AYAKLAR BAŞI YÖNETMEZ: Sendikaların 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama isteğine karşı çıkan Erdoğan, partisinin dünkü Meclis grubunda şunları söyledi: "Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar. Biz, sevginin, barışın, kardeşliğin egemen olduğu bir ülkenin tesisini istiyoruz. Bunun için her ilde valilik, toplantı ve gösterilerin, yürüyüşlerin yapılacağı meydanları hazırlar. Bizler de sivil toplum örgütleri de buna uyarız. İstanbul’da biz mitinglerimizi hep Kazlıçeşme’de, Ankara’da Tandoğan’da, Sıhhıye’de yaptık. ’Hayır, bize illa Kızılay’ı vereceksiniz’ demedik. Böyle bir dayatmanın içinde olmadık. ’İstanbul’da da illa bize Taksim’i, Sultanahmet’i vereceksiniz’ demedik."

20 Nisan 2008 Pazar

Kürtlerden, referandumsuz Kerkük çözümüne ihtiyatlı onay

kerkuk.net

İngiliz Economist dergisi, Iraklı Kürt liderlerin, BM Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın, tartışmalı Kerkük kenti için önerdiği 'referandumsuz' çözüm planına 'ihtiyatlı bir memnuniyetle' yaklaştıklarını yazdı.

İngiliz Economist dergisi, Iraklı Kürt liderlerin, BM Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın, tartışmalı Kerkük kenti için önerdiği 'referandumsuz' çözüm planına 'ihtiyatlı bir memnuniyetle' yaklaştıklarını yazdı.

Son sayısında Türkmen, Arap ve Kürtlerin yaşadığı Kerkük'ün statüsüne ilişkin tartışmalara yer veren dergi, bir uzlaşma sağlanamadığı takdirde bölgede, Türkiye'yi de içine çekecek bir şiddetin patlak vereceği uyarısında bulunuyor. "Kerkük bilmecesi" başlıklı yazıda, petrol zengini bölgenin çözümü için 4 alternatiften bahsediliyor: 1- Kentin geleceğine ilişkin ertelenen referandum, planlandığı gibi haziran sonunda yapılır ve Kerkük, Kürt bölgesine bağlanır, 2- Türkmenlerin teklif ettiği üzere kente özerk bir statü verilir, 3- Çoğu Arap'ın tercih ettiği gibi kent, Bağdat'taki merkezi hükümete bağlı olarak kalır, 4- Kerkük, parçalanır ve yapılacak oylamalar sonucunda kimi bölgeler Bağdat'ın kontrolünde kalmayı kimi bölgeler ise Erbil'i tercih eder.

Dergi, diğer bir seçeneğin ise, "Kerkük'ün tüm sorunların anası" olduğunu kabul eden BM özel temsilcisi Mistura'nın girişimi olduğunu kaydediyor. Kürt bölgesinin Irak'ın geri kalanıyla olan diğer dört sınır sorununun çözülmesi ve bunların Kerkük'e model olması için 15 Mayıs'ta sunacağı önerisi ise 3 'objektif' kritere dayanıyor: Aralık 2005 seçim sonuçları, Saddam Hüseyin döneminde alınan kararların iptal edilmesi ve azınlık hakları ile doğal kaynakların paylaşımına saygı. Economist, Kürt liderlerin, kamuoyu önünde hâlâ Irak hükümetinin söz verdiği gibi haziran sonunda referandum yapılmasında ısrar ettiklerini ifade ederken, "Ancak perde arkasında Mistura'nın planını ihtiyatlı bir memnuniyetle karşıladılar. Plan işe yararsa istikrarlı, federal bir Irak yolunda büyük bir başarı olabilir. Ancak yine de bu, uzak bir ihtimal." öngörüsünde bulunuyor. "Sorun Kerkük'te bir şeyler yapmamanın da herhangi bir şey yapmak kadar kötü olması." görüşüne yer verilen makalede, Kürt liderler ayrıca, çözüme pek katkıda bulunmamakla eleştiriliyor.

Irak Anayasası'nda, Kürtlerin hak iddia ettiği Kerkük'ün statüsünün belirlenmesi için 2007 sonuna kadar önce nüfus sayımı, sonra da referandum yapılması öngörülüyordu. Ancak uluslararası kamuoyundan gelen talepler üzerine, 2007 yılında yapılması planlanan referandum 6 ay ertelenmişti. Ankara, Kerkük'ün "özel statü"ye sahip olması gerektiğini savunuyor.

(CHA)

Amerikan düşünce kuruluşu RAND Corporation'ın raporuna göre, Irak ve Afganistan'da görev yapan ABD askerlerinden 300 bini ağır depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip, 320 bininin beyni hasar gördü.

ÖZAL'A SUİKASTİ ULAŞTIRMADAN ÖLDÜRÜLDÜ verso haber erhan göksel


Sizce Turgut Özal Öldürüldü Mü?

Özal'ın vefatında bazı �tıbbi hikayeleri�, iddiaları duyduğumda şüphelerim oluştu. Ancak tam olarak inanmamıştım. Turgut Bey'in sağlık durumunun bozuk oluğunu bildiğim için ve tıp kökenli olduğum için ilk yıllarda doğrusu sadece kuşku olarak kalmıştı benim için. Fakat tarihsel olaylara sonradan baktığımda, ortaya çıkan tablo benim bu şüphemi kanaate çevirdi.

1990'da duvar yıkıldıktan, Sovyetler dağıldıktan sonra, Türki Cumhuriyetlerin tamamı Özal'ın müthiş etkisi altına girmişti. Hepsinin liderlerinin Özal ve Türkiye ile çok yakın ilişkileri vardı. Özal'ın ölümüyle Türki Cumhuriyetler Türkiye'den koparak tekrar Rus sistemine bağlandılar. Azerbaycan biraz ortada kaldı. Demokrasiyi tanımadıkları için, komünist bir toplumdan ortaya çıkan bu yeni devletler, eski liderleri tarafından yönetilmeye devam etmişlerdi. Yeni kurulan küresel dünyayı Özal'dan öğreniyorlardı. Doğal olarak da Özal'ın vizyonundan ve Onun uluslararası ilişkilerinden müthiş etkileniyorlardı. Tüm bunları ben yakinen yaşadım. Nitekim benim daha sonra Türki Cumhuriyetlerdeki bütün devlet başkanlarını yakinen tanıyor olmam Özal nedeniyledir. Sonraları hem Türki liderlerin, hem Batı dünyasındaki pek çok liderin �ilgisini� çekmemim en büyük nedenini, hep Özal'ın danışmanı olmama bağlamışımdır.

İşte Özal'ın Ölüm Sebebi�

Semra Özal'ın iddiası da zaten o yöndeydi. Turgut Özal'ın �Türk Birliği� kurma çalışmalarından dolayı öldürüldüğü iddialarını dillendiriyordu�

Özal'ın Türk Birliği� iddiası, biraz �Turan� ve �Kızıl Elma� çağrıştırdığı için doğru bir tanım değil bence. Turgut Bey, Türkiye'yi Türki Cumhuriyetlerinin ağabeyi yapmaya çalışıyordu. Türkiye'yi Bölgesel Güç yapmak istiyordu. Bunu o zamanki devlet başkanları Nazarbayev olsun, işte ölen Türkmen Başı olsun, Haydar Aliyev olsun, hepsi çok ciddiye alıyorlardı. Haydar Aliyev, SSCB'nin üçüncü adamlığına yükselmiş, KGB'nin ikinci Politbüro'nun üçüncü adamı olan bir siyasi güçtü. Onun bile - yakın ilişkimle biliyorum - Turgut Bey'e müthiş derecede hayranlığı ve sempatisi vardı. Hatırlayın, sürekli Türkiye'ye geliyorlar ve gidiyorlardı. Turgut Bey'in ölmeden önceki son uzun ziyareti Türki Cumhuriyetlere oldu.

Bugünden o günlere baktığımda Özal'ın ölümüyle, Türki Cumhuriyetlerin Türkiye ile olan hayallerinin tamamen ortadan kalktığını, tekrar eski sisteme farklı bir yapılanmayla yeniden entegre olduğunu görüyorum. O zaman bu iş kime yaradı? Elbette Rus Devleti'ne�

Bir husus daha var. Turgut Bey'in ölüm haberi Köşk'ten çağrı cihazıma geldiğinde, ambulans onu GATA'ya götürüyordu. O zaman cep telefonu yoktu. Araç telefonuyla korumalara ulaştığımda, ambulans Hacettepe'yi geçmiş, Samanpazarı kavşağını geçiyordu. Kalp krizi olduğu açıktı ve GATA'ya ulaşmaya çalışıyorlardı, doğal olarak da en az 20 dakika sonra varabilecekti. Nasıl oldu bilmiyorum, yakın korumalarını ikna ettim. Adeta emrettim. Ambulansı geri döndürüp Hacettepe'ye gitmesini sağladım. Sanırım Semra Hanım beni onaylamıştı. Çünkü, ambulansta o da vardı.

Orada olmayanlar da maalesef hem gazetelerde hem anılarında adeta oradaymış gibi yazdılar. Ben de taksiyle Hacettepe'ye ulaştım. Herkesin yazdığının aksine Özal Acil Serviste değil, dört kat üstteki Kalp-Damar Cerrahisi yoğun bakıma alınmıştı. Bazıları arkadaşım olan tüm nöbetçi doktorlar resüsitasyon yapıyorlardı. İlk anda üst düzeyde Başhekim olan Prof. Dr. Çelik Taşar vardı. Günlerden Cumartesi ve sabah 10 sularıydı. Kısa süre sonra rektör Prof. Dr. Yüksel Bozer ve diğer Hocalar da geldiler. İçeriye Semra Hanımdan başka kimse alınmamıştı anladığım. Ben de doktor ve Hacettepeli olduğum için girebilmiştim. Semra Hanım, aynı mekanda ama biraz uzakta �enfeksiyon koruması gereken hastalar� için olan özel camlı odada oturuyor ve sessiz sessiz ağlıyor, açık kapıdan, uzaktan eşine yapılan müdahaleyi izliyordu.

Tam o anda kalp monitörü gözüme çarptı. Tek bir kalp atışı yoktu. Çizgi dümdüzdü. Hatta elektro şoka hiç cevap vermiyordu. Semra Hanım'a gittim. Hiçbir şey demedi. Yüzüme baktığında gözlerinden Özal'ın öldüğünü anladığını gördüm. Semra Hanım Özal'ın anısına ağlıyordu. Sevdiği insan için ağlıyordu.

Bir ara yoğun bakımın kapısından dışarı çıktım. Birkaç bank konulmuş, Yusuf Özal, Hüsnü Doğan ve kimi bakanlar üzgün oturuyor ve umutla gelecek iyi haberi bekliyorlardı. Hiç unutmam, yakın dostluğuma rağmen Yusuf Bey içerden çıkmış olduğumu gördüğü halde bana abim nasıl diye soramadı. Vereceğim cevaptan korkuyordu. Hüsnü Bey'in başı öne eğilmiş, dua ediyordu. Özal'ın tüm korumaları ve yakın personeli de oradaydı, hepsi hüngür hüngür ağlıyorlardı.

Ben o sırada koruma polisleri ile konuşma imkanı buldum. Bize Fakültede okurken her zaman ilk hikayenin en doğrusu olduğu öğretilmişti. Korumalarının hepsinin anlattığı, Turgut Bey'in son yurtdışı gezisinde ağır ağır gittikçe çöken bir bitkinlik içine girdiğini; hatta Türkiye'ye döndükten sonra Anayasa Mahkemesi'nde bir tören için merdivenlerden korumaların koluna girerek gittiğini anlattılar. Semra Hanım da bana bir yerde asansöre binerken �Semra koluma gir� demiş. Semra Hanın o zaman onları bana anlatmıştı sıcağı sıcağına. Asansöre binmekte zorlanmış. Belki içerden de destek almış ve Özal'ı kronik olarak zehirlemiş olabilirler. Sanırım döndükten iki-üç gün sonra vefat etti.

Özal'a Ölmeden Önceki Gece Ne Oldu?

Şimdi zaten ona gelelim. Dış destek de sonuçta iç faktörleri kullanarak bu işi becerebilir�

Turgut Bey dışarıdaydı o sırada fakat yine de olabilir. Yakın çevresinde çalışanlardan birileri de olabilir. Çevresinde o kadar çok adam vardı ki� Ayrıca yediği içtiği şeye de hiç dikkat etmezdi. Tarihe bakarsanız, bütün büyük liderler hep yakınlarındakiler tarafından, yani mahiyeti tarafından, mahiyeti içinden birileri tarafından suikasta uğramışlardır. Fatih Sultan Mehmet'i de bizzat doktoru zehirlemiştir. Burada bir konuyu daha söylemek istiyorum: Turgut Bey, döndükten sonra ikinci gece, yani vefatı öncesinde Köşk kayıtlarına gören son benimle konuşmuş. Aramızda geçen bu konuşmayı çok sonraları hep düşündüm. Bana garip gelen bir durum vardı. Özal'ı ilk defa hafızasını karışmış görmüştüm. Adeta hafif bir bilinç bulanıklığı vardı. Beni aradığında, yarın akşam bana gel dedi. Cümleyi eksik kurmuştu ki, hiç adeti değildi. Yarın dediğinden kastı, cumartesi akşamıydı. Gayet iyi hatırlıyorum, çükü hiç aklımdan çıkmadı bugüne kadar. Önce 7'de gel dedi. Sonra �yok yok, 7'de misafirim var� dedi, ve �8'de gel� diye düzeltti. Daha sözünü tamamlarken, yahu unuttum, İhsan Doğramacı yemeğe gelecek, sen 10 gibi gel dedi. Anında �yok 11'de gel daha iyi olur� dedi. Turgut Bey'in kafası her zaman çok netti. Telefonu kapayınca Allah Allah dedim, yani bir gariplik hissettim o zaman. Ama o sıralar bunu seyahatin yorgunluğuna vermiştim. Halbuki tanıdığım Özal çok uzun kıtalararası seyahatlerde bile hiç yorulmaz, kafası asla karışmaz, sabahlara kadar çalışır ve erkenden sıfır kilometre araç gibi güne başlardı.

Yani yaşıyor olsaydı cumartesi akşamı 11'de Özal'la olacaktım . Bana aynı telefon konuşmasında 3 kere randevu verirken, ertesi günün randevu programını bu kadar karıştırıyor olması, imkansızdı. Tıpta bunun adı �zihin karışıklığı�dır. Bana çok garip gelmişti. Hiç Turgut Özal'ı böyle görmemiştim. Daha sonraları kronik bir zehirlenmeyi hep düşünmüşümdür.

Hiram Abas Özal'a Ulaşmaması İçin Öldürüldü

İçle ilgili baktığımızda 1988'de Özal Suikastı var�

Ben Özal'a suikast yapıldığında yanında değildim, yani danışmanı değildim. Özal bu suikast girişiminden çok sonra bana bazı olayları ve bağlantıları anlatmıştı. Olaydan epey sonra bu konuyla mı bilmiyorum ama özel olarak Hiram Abas'ı görevlendirmişti. Hiram Abas, Özal suikastını çözmek için büyük çaba harcadı ve Hiram Abas'ın suikastı, Özal'a yapılan suikastla ilgili, önemli bilgiler elde ettiğini Turgut Bey'e İstanbul'dan telefon ettikten ve yüz yüze anlatmaya geleceğini söyledikten hatırladığım bir gün sonra, Turgut Bey'i göremeden öldürüldü. Turgut Bey bu olayı bana aynen şöyle yorumlamıştı: �Hiram önemli şeyleri çözdü ve bana anlatmasını engellemek için öldürüldü� demişti daha sonra. Turgut Bey, neleri biliyor; neleri bilmiyordu, bunu hiç bir zaman öğrenemedim. O dönemde sadece bir kez Turgut Bey'e ne var bu işin içinde dediğimde, �bu konuları kapat� dedi ve bu konuyu benle çok sonra sadece bir kez daha konuştu.

Önemli yerlere ulaştı belki� Üzerine gidemedi veya göze alamadı değil mi?

Emin olamam, Özal hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar cesurdu. Bence bilseydi üzerine cesaretle giderdi. Ya da devlete zarar vermek istememiş olabilir. Tabii ki bunlar benim tahminlerimden öteye geçebilecek şeyler değil bugün için. İlk suikast ve eğer gerçekten bir ikincisi varsa, yani öldürüldü ise, bu iki olay arasında ortak bağ veya ortak merkezler mi var; yoksa her ikisi ayrı merkezlere mi ait onu da bilemem. Bugün baktığımda bana göre ölümü dış güçlerin işiydi.

Keçeciler'in anlattığına göre de, Özal kendisine suikast yapanları biliyordu ama üzerine gidemedi. Altından çok şey çıkar diye�

Olabilir. Burada bir tek şey söyleyebilirim: Hiram Abas'ın ölümünden bir süre sonra, Turgut Bey bana bu konuyu ikinci kez açtı ve o olayla ilgili bazı bilgiler verip, fikrimi sordu. Bana aktardığı bilgilerde çelişki vardı. Okuduğu ilk raporda Hiram Abas'ı Dev-Sol'un vurduğu iddia ediliyordu. 40 yaşlarında, gözlüklü, saçı önden dökük birisinin vurduğu iddiası vardı. Şoför koltuğunun arkasındaki kapı camından, şoför koltuğunda oturan Hiram Abas'a ensesinden ateş ettiği söylendi. Görgü tanıklarına göre de, aracın önüne Hiram Abas'ın, kendisini tanıdığını düşündürten bir durum vardı. Abas'ın durarak şoför camını açtığı iddiası vardı. Özal'ın ayrı bir ekibe hazırlattığı İkinci bir rapor ise yine Hiram Abas'ın, önünden geçen birisini görüp yavaşladığı, o sırada arabanın arka yan camından ensesine ateş edildiği iddia ediliyordu. Özal ise özel bir ekibe hazırlattığı üçüncü rapora inanıyordu. Bana söylediği; �Dev-Sol'da o dönemde 40 yaşlarında kimsenin olmadığı�ydı.

Belki de taşeron bir örgüt kullanmışlardır..

Bana bu iddia zayıf geliyor. Hiram Abas çok özel yetişmiş Rambo gibi bir profesyonelmiş biriydi. Bana anlatılan� Ben kendisini hiç görmedim. Ama anlatılan Amerika'da çok özel eğitim aldığıydı. Türkiye'nin en iyi yetişmiş polisi, önüne gelen bir kasiste yavaşladığında eğer duruyorsa, Özal'ın düşündüğü gibi onu tanıyan ve duracağını bilen birisidir. Arabanın arka camından ateş ediliyor kafasına. Bana göre bizzat taşeron olarak değil bizzat işin merkezi tarafından Hiram Abas öldürüldü. Dediğim gibi daha sonra Turgut Bey işin üzerine gitmedi.

Budapeşte'de Mesut Yılmaz'a Yumruk Attıran Kişi

Her ne kadar sonradan inkar etti ise de istihbaratçı Bülent Orakoğlu, Turgut Özal ı öldürenin adını da biliyorum dedi. Bu kişinin devletin üst düzey yönetiminden bir olduğunu söyledi�

Benim bildiğim Bülent Orakoğlu hayali kuvvetli birisidir. Tansu Çiller'i polisleştiren zattır. Tansu Hanım'ı bu tür senaryolarla korkutarak adeta teslim almıştı. Aynı şeyi daha sonra bir başkası, bu kartı Mesut Yılmaz'a karşı kullanacak ve Mesut Bey'i de polisleştirecekti. Hatta bu uğurda Mesut Bey'i ikna etmek için Budapeşte'de bir de yumruk attırarak daha ikna edici olacaklardı.

Bu senaryonun �yeni versiyon�unu bu kez de �Ergenekon Operasyonu� ile yeniden izliyoruz. Şimdi de amaç aynı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı polisleştirerek esir almak. Ancak bu sefer Başbakan'a atılan �yumruk� birileri tarafından değil, bizzat iktidara yandaş medya tarafından �sanal yumruk� olarak; adeta muhalefete ve Müesses Nizam'a atılıyormuş �imaj�ı verilerek direkt Başbakan'a atılıyor. Başbakan bu senaryonun büyüsünden erken uyanabilecek mi? Yaşayıp göreceğiz.

Burada bir hatırlatma yapıp tarihe not düşeyim: Elbette bir yığın suçlu var Ergenekon davasında. Ana tez, �Çete olmak iddiası� üzerine kurulu. Bizim Ceza Kanununda çete suçu; 13,5 yıl�dan başlar. Bakalım 13,5 yıl hüküm alan kaç kişi olacak? Birileri birkaç yıl suç alırsa bu çete değil, adi örgüt olduğunu gösterir o zaman. Bunu da çok geçmeden göreceğiz.

Gıda maddesi fiyatları Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN

Gıda maddesi fiyatları!
Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN
Başta hububat olmak üzere, son bir yıl içinde gıda maddesi fiyatlarında yaşanan yükseliş çok ciddi kırılganlıklar yaratıyor. Son on yıl ortalamasına göre pirinç ve mısır fiyatları 3 katına, buğday, soya, arpa, yulaf ve kanola fiyatları ise iki katına yükselmiş. Asıl önemlisi bu yükseliş dalgası gelip geçici spekülatif bir dalga gibi durmuyor; zira tüketici fiyatlarına yansıma aşamasına girilmiş olması olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Bu aşamada sıkıntı yaratan bu sürecin sebep ve sonuçları üzerinde durmak, orta vadede gündeme gelecek gelişmeleri öngörerek tedbir alabilmek açısından hayati önem taşıyor

Önce söz konusu fiyatların daha da yükselmesi veya yüksek düzeyini koruması durumunda ortaya çıkacak gelişmeleri tanımlayalım; sosyal, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık kontrolsüz bir şekilde büyür ve çok ciddi bir kaos yaratır. Ya da farklı bir ifade ile küresel düzeyde ekonomik aktivite durgunlaşır, enflasyon ve işsizlik yükselir, daha önce alınmış borçların geri dönüşü zorlaşır ve risk alma isteği kısa vadede düzelmemek üzere hızla daralır; küreselleşme lanetlenirken korumacı eğilimler güçlenir, küresel düzeyde güç dengeleri değişir, uzlaşmazlıkları kaba güç ile çözmeye çalışma eğilimi ön plana çıkar. Gıda maddesi fiyatlarının yükselmesi ile ortaya çıkacak gelişmeler, en tehlikeli silahların birlikteki etkisinden çok daha tahripkar olabilir.

Dünya ekonomsinin son 30 yılına baktığımızda tüketici fiyatlarına yansıyacak kadar uzun soluklu ve genele yayılmış tahripkar bir hareketi gıda maddelerinde görmüyoruz. Bugün yaşanan gelişmenin benzer bir örneği yok. Hal böyle olunca sebepleri sorgulamak gerekiyor. Öncelikle söz konusu hareketleri bugüne kadar olduğu gibi spekülatif diyerek geçiştirmek büyük bir gaflet olur. Son söylediğimiz yanlış anlaşımasın, spekülasyonun olmadığını söylemiyoruz, spekülasyon ortadan kalksa bile sorunun büyümeye devam edebileceğini iddia ediyor, gümrük vergilerini aşağı çekmenin sorunun daha seri bir şekilde ağırlaşması ile sonuçlanabileceğini ifade etmeye çalışıyoruz.

Gıda maddelerinde yaşanan fiyat yükseliş dalgasının sebepleri ise muhtelif. Arz dalgalanmaları var fakat küresel talepteki artış baskısı, bunlar üzerinde de küresel dengesizliklerin belirleyici olduğu dikkat çekiyor. Likidite bolluğu talep artışını güçlü bir şekilde desteklerken yarattığı dengesizliklerle arz dalgalanmasının da sebebi oldu. Üretim maliyetleri düzenli olarak artarken, fiyatın değişmemesi durumunda arzın daralması kaçınılmazdı; Enerji fiyatları hızla yükselir ve bio enerji amaçlı ekim alanları genişlerken gıda maddesi ekim alanlarının genişlememesi veya daralması, sonuçta yükselen talebi karşılayamayarak fiyat artışı ile sonuçlanması kaçınılmazdı. Bu gerçekler ortada iken durumu spekülatif ve geçici olarak niteleyerek gümrük vergilerini indirerek sorunu çözmek büyük bir gaflet oluyor. Zira arz dalgalanmalarını önlemek adına hiç bir şey yapılmazken, talebi artırarak fiyat yükselişlerini daha da hızlandıracak bir yaklaşım sorunu büyütmekten başka bir işe yaramaz.

En önemlisi finansal kırılganlığın yükselmesini önlemek ve günü kurtarmak adına yapılan tercihler gecikmeli olarak gıda maddesi fiyatlarını da etkiledi, aynı yönde etkilemeye devam edecek...

19 Nisan 2008 Cumartesi

Sosyal Güvenlik'le ilgili merak ettiğiniz herşey

Sosyal Güvenlik'le ilgili merak ettiğiniz herşey!
Meclis'te kabul edilen yeni Sosyal Güvenlik Yasasıyla ilgili 50 soru 50 cevap...
Haber Tarihi:
19 Nisan 2008

Soru 1:Emekliyim. Kanun Yürürlüğe Girdikten Sonra Aylığım Düşecek mi?

Kanunun yürürlük tarihinden önce SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığından
emekli aylığı almakta olanların mevcut gelir ve aylıklarının ödenmesine devam edilecek. Aylıklarda herhangi bir azalma söz konusu değildir.SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıkları, Kanun yürürlüğe girdikten sonra altı aylık dönemlerde gerçekleşen enflasyon oranında artırılacak. Memur emeklilerinin aylıkları eskiden olduğu gibi artırılmaya devam edilecek.

Soru 2: Halen SSK’lı Olarak Çalışıyorum. Kanun Emeklilik Tarihimi Etkileyecek mi?

Yeni düzenleme, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışmaya başlayan sigortalıların emekliliğe hak kazanma koşullarında herhangi bir değişiklik meydana getirmemekte. Müktesep haklar korunmaktadır.

Soru 3: Emekliliğimi Hak Ettim. Kanun Çıktıktan Sonra Emekli Olursam Aylığım Düşecek mi?

Yeni aylık bağlama sistemi, Kanunun yürürlük tarihinden sonraki çalışmalar için uygulanacak. Getirilen sistemde aylığın hesabında, mevcut uygulamada olduğu gibi sigortalıların prime esas kazançları ve hizmet süreleri dikkate alınacaktır. Yapılan düzenlemeyle; sigortalıların prim matrahları genişletilmekte ve daha uzun süre sistem içerisinde kalmaları teşvik edilmektedir. Böylelikle yeni prime esas kazançları ve hizmet sürelerine bağlı olarak bağlanacak aylıkların azalması söz konusu olmayacak.

Soru 4: SSK’lıyım ve Halen İtibari Hizmet Kapsamındaki Bir İşte Çalışıyorum. Bu Yasa Hakkımı Elimden Alıyor mu?

Kanunla SSK’lılar için halen uygulanmakta olan itibari hizmet süresi uygulamasına son verilerek, fiili hizmet süresi zammı uygulamasına
geçilmekte. Yeni düzenleme ile sigortalıların Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar itibari hizmet süresi kapsamında geçen süreleri mevcut kanunlar doğrultusunda 3600 gün koşulu aranmaksızın emeklilik haklarına yansıtılacak. Kanunun yürürlük tarihinden sonra ise, çalışılan işin fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki bir iş olması halinde, sigortalılar fiili hizmet süresi zammından yararlandırılacaklar.

Soru 5: Yeni Düzenlemeyle, Halen Fiili Hizmet Zammından Yararlanan Çalışanların Bu Haklarının Bazı Sektörlerde Ellerinden Alındığı İddia Ediliyor. Bu Doğru mu?

Fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki işler; ağır, riskli ve sağlığa zararlı olup, çalışanları fiziki, ruhi ve fizyolojik bakımdan olumsuz yönde etkileyen, dolayısıyla bu işlerde çalışanları diğer çalışanlara göre daha fazla yıprattığı için ömürlerini kısaltan işlerdir.

Mevcut uygulamada kapsam içerisinde bulunan bazı işler, teknolojideki
gelişmeler ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi nedeniyle zamanla yıpratıcı olmaktan çıktığı halde, bu işlerde çalışanlara hala fazladan hizmet ilavesi yapılması, diğer kesimlerde çalışanlar aleyhine bir adaletsizlik oluşturmaya başlamıştır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla, yeni düzenlemede; bu kapsamdaki işler belirlenirken; Avrupa Birliği ve gelişmiş ülke uygulamaları esas alınarak iş sağlığı, iş güvenliği ve teknolojik gelişmeler incelenmiş ve işyerlerinde her türlü tedbir alınmasına rağmen yaptıkları işler dolayısıyla çalışanlarının yaşam beklentisi ülke ortalamasının altında kalan iş kolları için bu uygulamanın yapılması benimsenmiştir.

Soru 6: Bağ-Kur Sigortalısıyım. Yasa Çıktığında Ödeyeceğim Prim Oranı Artacak mı?

Mevcut uygulamada Bağ-Kur sigortalılarından basamak sistemine göre
% 40 oranında prim alınmakta idi. Yeni düzenleme ile bunların kazançlarıyla orantısız prim ödemelerine sebep olan basamak sistemi kaldırılarak, prime esas kazancın aylık alt ve üst sınırı arasında beyan edecekleri prime esas kazançları üzerinden % 33,5 oranında prim ödemeleri öngörüldü. Buna göre, sigortalıların tercihleri doğrultusunda beyan edecekleri prime esas kazançlar ne kadar yüksek olursa, aylıkları da o kadar yüksek bağlanacak.

Soru 7: SSK’lıyım. Yasa Çıktıktan Sonra İşverenin Benden Keseceği Prim Miktarı Artacak mı?

Mevcut uygulamada sigortalılardan % 9 oranında malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları primi ve % 5 hastalık sigortası primi olmak üzere toplam % 14 oranında prim kesilmekte. Yeni uygulamada, sigortalıların ödeyecekleri prim oranı yine toplam % 14. Bunun % 9’u malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi, % 5’i de genel sağlık sigortası primidir.

Soru 8: Devlet Memuruyum. Emekli Olmama Çok Var. Yeni Yasa Emeklilik Süremi Etkileyecek mi?

Kanunun yürürlük tarihinden önce kamu görevlisi olanlar 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olacaklarından, yeni Kanun bunların emeklilik haklarını ve sürelerini herhangi bir şekilde etkilememekte.

Soru 9: Halen Devlet Memuruyum. İlerde Daha Yüksek Unvanlarda Görev Yapmam Durumunda Mevcut Uygulamada Olduğu Gibi Unvanım, Bağlanacak Aylığımı Etkileyecek mi?

Kanunun yürürlük tarihinden önce iştirakçi olanların bütün hakları 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütüleceğinden, görev yapılan unvanlara ilişkin emekli aylığına bugün yansıtılan unsurlar ileride bağlanacak aylıklara da yansıtılacak.

Soru 10: Yasa İle Öngörülen 58-60 Yaş ve 9000 Gün Emeklilik Şartları Kimler İçin Uygulanacak?

Mevcut mevzuatta 2000 yılından sonra çalışmaya başlayanların emeklilik yaşları 58 ve 60’dır. Bu yaş hadleri yeni düzenleme ile de korunmakta.
Şu anda hizmet akdi ile çalışanlar için 7000 gün olarak uygulanan prim
ödeme gün sayısı ise, Kanunun yürürlük tarihinden sonra ilk defa hizmet akdi ile çalışmaya başlayanlar için ilk yıl 7100 gün olacak. Takip eden yıllarda işe girenler için 100’er gün artırılmak suretiyle 2027 yılında 9000 güne ulaşacak.

Soru 11: Yasa İle Öngörülen 65 Yaş Kimler İçin Uygulanacak?

Şu an 58 ve 60 olan emeklilik yaş hadleri, 2036 yılından itibaren emeklilik talebinde bulunacaklar için her yıl birer yaş artırılmak suretiyle 2048 yılında 65 yaş olarak uygulanacak.

Soru 12: Malullük ve Ölüm Aylığını Hak Etmek İçin Aranan Süre
Uzatılıyor mu?


Mevcut uygulamada: Malullük sigortasından aylığa hak kazanma koşulu;
SSK’lılar için 1800 gün veya 5 yıldan beri sigortalı olup en az 900 gün, Bağ-Kur’lular için 5 tam yıl hizmet, Kamu görevlileri açısından ise 10 tam yıl hizmet süresinin bulunmasını gerektirmekte.

Yeni düzenleme ile malullük sigortasından aylığa hak kazanma koşulu en
az 10 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 1800 gün, sigortalının başkasının bakımına muhtaç olması halinde belli bir sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün prim ödeme şartına bağlandı.

Ölüm sigortasından aylığa hak kazanma koşulu; SSK’lılar için 5 yıldan beri sigortalı olup en az 900 gün, Bağ-Kur’lular için 5 tam yıl hizmet, Kamu görevlileri açısından ise 10 tam yıl hizmet süresinin bulunmasını gerektirmekte.

Yeni düzenleme ile ölüm sigortasından aylığa hak kazanma en az 1800 gün prim ödeme şartına bağlandı. Yapılan düzenleme ile malullük ve ölüm sigortalarında norm ve standart birliği sağlanmış oldu.

Soru 13:Malullük veya Ölüm Aylığında Prim Ödeme Gün Sayılarının Düşük Olması, Aylık Bağlama Oranını Nasıl Etkileyecek?

Malullük ve ölüm sigortasında, sigortalıların prim ödeme gün sayısının 9000 günden az olması halinde aylık bağlama oranları 9000 gün üzerinden hesaplanacak ve bunların aylık bağlama oranları % 50’nin altında olmayacak. Malul sigortalının başkasının bakımına muhtaç olması halinde aylık bağlama oranı 10 puan artırılacak.

Soru 14: Aylık Bağlama Oranları Düşürülüyor mu? Bunun Emekli Aylıklarımıza Etkisi Nasıl Olacak?

Mevcut uygulamada; SSK ve Bağ-Kur’luların emekli aylıklarının hesabında, hizmet sürelerinden, ilk 10 yılın her yılı için % 3,5, sonraki 15 yılın her yılı için % 2, daha sonraki her yıl için % 1,5 olarak belirlenen aylık bağlama oranı uygulanmakta. Bu durumda, 25 yıl çalışan bir sigortalıya ortalama yıllık kazancının % 65’i oranında aylık bağlanmakta. Yani, her yılı için uygulanan aylık bağlama oranı ortalama % 2,6. Yeni düzenlemeyle aylık bağlama oranı her yıl için % 2 olarak sabitlendiğinden, 25 yıl çalışan sigortalıların aylık bağlama oranında her yıl için ortalama 0,6 puan bir azalma görülmekte ise de, aylığın hesabında dikkate alınan prime esas kazanç matrahları yükseltildiğinden, aylık miktarlarında herhangi bir düşme olmamakta.
Diğer taraftan, eski sistemde 25 yıldan fazla süreler % 1,5 oranında değerlendiriliyor.

Bu durum yeni sistemde % 2 olarak dikkate alınacağından, sistemde kalınan süre uzadıkça her yılın bağlanacak aylıklara etkisi daha fazla olacak ve daha yüksek tutarda aylık bağlanmış olacak.

Soru 15: Yaşlılık, Malullük ve Ölüm Aylıklarında Alt Sınır Uygulaması Devam Edecek mi?

Kanunla malullük, ölüm ve yaşlılık aylıklarında alt sınır uygulamaları mevcut olup, Malullük ve ölüm aylıklarında, talep ve ölüm tarihi itibariyle bağlanacak aylıkların talep ve ölüm yılından bir önceki yılın Aralık ayında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az olamayacağı, Malullük ve ölüm aylıklarının 9000 gün üzerinden hesaplanarak aylık bağlama oranının belirlenmesi, Yaşlılık aylıklarında, Kanunun yürürlük tarihinden sonraki süreler için bağlanacak aylıkların, sigortalının mevcut çalışmalarının asgari kazançlar üzerinden hesaplanan ortalama aylık kazancının % 35 inden az olamayacağı öngörüldü.

Soru 16:Hak Sahibi Kız Çocuklarına Aylık Bağlanması İçin Yaş Koşulu Getiriliyor mu?

Kanunla hak sahibi kız çocuklarına çalışmamaları ve kendi çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almamalarının yanı sıra evli olmamaları şartıyla aylık bağlanacağı öngörülmüştür. Yaş koşulu kız çocukları için getirilmemiştir.

Soru 17:Malul Kız Çocuklarının Aylıkları Evlenmeleri Halinde
Kesilecek mi?


Gerek kız gerekse erkek malul çocukların aylıkları evlenmeleri halinde kesilmeyecek. Ancak, çalışmaları, kendi çalışmalarından gelir/aylık almaları veya maluliyet hallerini yitirmeleri durumunda aylıkları kesilecek.

Soru 18: Hak Sahibi Eşlerin Hisseleri % 75’ten % 50’ye Düşüyormuş, Doğru mu?

Halen aylık almakta olan eşlerin aylık oranlarında herhangi bir değişiklik bulunmamakta. Kanunla, çalışmakta, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almakta olan dul eşler bu durumda olmayanlardan ayrılmaktadır. Yani, tek kişi olarak aylık alan, çalışmayan, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan dul eşler yine % 75 oranında aylık alacaklardır.

Soru 19: Hiç Çalışmam Yok. İsteğe Bağlı Sigortalı Olabilir miyim?
Sağlık Hizmetlerinden Yararlanabilir miyim?


Yeni düzenleme ile Türkiye’de yasal olarak ikamet edenlerden 18 yaşını
dolduran ve talepte bulunanlar isteğe bağlı sigortalı olabilecek. İsteğe bağlı sigortalı olmak için SSK’da aranan 1080 gün ile Emekli Sandığı’nda aranan 10 yıllık hizmet süresi şartları kaldırıldı. Bunlara genel sağlık sigortası primi ödemeleri suretiyle sağlık hizmetlerinden yararlanma imkanı getirildi.

Soru 20: Kısmi Süreli Çalışıyorum. Eksik Sürelerimi İsteğe Bağlı Ödeyebilir miyim?

Yapılan yeni düzenleme ile 30 günden az süreli işlerde çalışanlara eksik sürelerini isteğe bağlı sigortalı olarak tamamlamaları imkanı getirildi.

Soru 21: Sigorta Emeklisiyim ve Sosyal Güvenlik Destek Primine
Tabi Çalışıyorum. Yeni Kanun Çıktığı Zaman Aylıklarım Kesilecek
mi?


Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar, yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler, mevcut uygulamada olduğu gibi tercihleri doğrultusuna aylıkları kesilmeksizin sosyal güvenlik destek primine (SGDP) tabi tutulacaklar. Bunların prime esas kazançları üzerinden % 31 ile % 36,5 oranında SGDP kesilecek.

Soru 22: Emekli Aylıklarının Yükseltilmesinde Emekli Dul ve Yetimlere Refah Payı Verilmeyecek mi?

Kamuoyunda ‘refah payı’ olarak bilinen gelişme hızı, mevcut uygulamadaki gibi aylıkların hesabı esnasında dikkate alınmakta. Bu şekilde bağlanan aylıklar gerçekleşen enflasyon oranlarında da artırılmakta.

Soru 23:İşverenim Daha Az Sigorta Primi Ödemek İçin Kazancımı
Düşük Gösteriyor. Yeni Yasa Bunu Engelleyecek mi?


Kayıt dışılığın önlenmesi amacıyla yapılan yeni düzenlemede, ücretlerin bankalar vasıtasıyla ödenmesi öngörüldü. Ayrıca, Kuruma da bankalardan bilgi ve belge isteme hakkı getirildi. Bu durumda, işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin prime esas kazançlarını olduğundan daha az göstermeleri imkanı ortadan kalkacaktır.

Soru 24:Bağ-Kur’luyum. İş Kazası Geçirdiğim Takdirde Hakkımda
Diğer Sigortalılar Gibi İş Kazası Hükümleri Uygulanacak mı?


Yeni düzenleme ile Bağ-Kur sigortalılarının iş kazası geçirmeleri halinde, bu sigorta kolundan Kanunda öngörülen tüm yardımlar yapılacak. Bunlar; sağlık yardımlarının yapılması, geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi, sürekli iş göremez duruma düşmesi halinde, sigortalının kendisine, ölümü halinde de hak sahiplerine gelir bağlanması ve cenaze ödeneği verilmesidir.

Soru 25:Cenaze Ödeneği Tutarı Değişiyor mu? Evet değişiyor.

SSK ve Bağ-Kur sigortalıları için mevcut durumda 247,43 YTL olan cenaze ödeneği miktarı yeni düzenleme ile 608 YTL’ye yükseltilmekte.

Soru 26: Emzirme Ödeneği Hangi Durumlarda Kimlere ve Ne Tutarda Ödenecek?

Mevcut uygulamada sadece çalışan SSK’lılar için 50 YTL olarak ödenmekte olan emzirme ödeneğinin kapsamı yeni düzenleme ile genişletiliyor. Emzirme ödeneği Bağ-Kur’luları da kapsayacak şekilde; sigortalı kadına veya sigortalı olmayan karısının doğum yapması nedeniyle sigortalı erkeğe, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadına ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşine verilecek. Emzirme ödeneği her çocuk için yaşaması şartıyla doğum tarihinde geçerli olan asgarî ücretin üçte biri tutarında (203 YTL).

Soru 27: Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmam İçin Şartlar Nelerdir?

Mevcut uygulamada Sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için; SSK sigortalılarının kendisine 90 gün, Bakmakla yükümlü oldukları kişilere 120 gün, Bağ-Kur sigortalıları için 240 gün olan hastalık sigortasından prim ödeme şartı, Yeni düzenleme ile 30 güne indirildi.

Yani, yeni düzenlemeyle 30 gün prim ödeyen herkes ve bakmakla yükümlü
oldukları kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.

Soru 28: Sağlık Hizmetlerinin Özelleştirileceği ve Ücretlendirileceği Söyleniyor. Sağlık Hizmeti Paralı mı Olacak?

Genel sağlık sigortasında sigortalılar esas itibariyle herhangi bir ücret ödemeden sözleşmeli sağlık kuruluşlarından yararlanabilecekler. Ancak; kamu sağlık kuruluşları, standart hizmetler dışında kalan otelcilik hizmeti ve öğretim üyesi ücreti için ilave ücret alabilecekler. Sözleşmeli özel sağlık kuruluşları ise belirlenen sınır dahilinde ilave ücret alabilecekler. Acil hallerde sözleşmesiz sağlık kuruluşlarına yapılan müracaatlarda, tedavi bedelleri Kurumca karşılanacak. Bu durumda, sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık kuruluşları ilave ücret alamayacaklar.

Soru 29: Bağ-Kur’luyum. Borcum Olduğunda Sağlık Hizmeti Alabilecek miyim?

Mevcut uygulamada, prim borcunuzun olması halinde sağlık hizmetinden
kendiniz ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişiler yararlanamamakta. Yapılan düzenleme ile 30 günlük borcunuzun olması sağlık hizmeti almanıza engel teşkil etmeyecek. Primlerin ödeme süresi ile ilgili yapılan düzenleme sebebiyle 3 aya varan süre içerisinde kendiniz ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri mümkündür. Ayrıca, 18 yaşından küçük çocuklarınız borcunuzla bağlantılı olmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlandırılacak.

Soru 30: Sağlık Hizmetlerinden Hangilerine Katılım Payı Ödeyeceğim?

Yeni düzenleme ile mevcut uygulamaya paralel olarak; ayakta tedavilerde hekim ve diş hekimi muayenesinde, ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlardan katılım payı alınması öngörülüyor.

Soru 31: İşsizim ve Hiçbir Yerden Gelirim Yok. Yasa Çıktığında
Sağlık Hizmetinden Yararlanabilecek miyim? Primlerimi Kim Ödeyecek?


Yeni düzenleme ile; aile içinde kişi başı geliri asgari ücretin üçte birinden (203 YTL’den) az olanların genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından karşılanacaktır.

Soru 32: Her Türlü Sağlık Kuruluşuna Gidebilecek miyim?

Sigortalılar sözleşmeli kamu ve özel sağlık hizmeti sunucularından istediklerine müracaat edebilecekler. Kaldı ki acil hallerde sözleşmesiz sağlık kuruluşlarına da gidilebilecek.

Soru 33: 25 Yaşından Büyük Kız Çocuğuyum. Babamdan Dolayı Sağlık Hizmetinden Yararlanıyorum. Kanun Yürürlüğe Girdiğinde Sağlık Hizmetinden Yararlanmaya Devam Edebilecek miyim?

Yeni düzenleme ile sağlık sigortası bakımından bakmakla yükümlü olunan çocukların en fazla 25 yaşına kadar bu haklardan yararlanacağı öngörülmekle birlikte, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sağlık yardımlarına müstahak olanların durumlarında değişiklik olana kadar mevcut haklarının verilmesine devam edilecek.

Soru 34: 18 Yaşından Küçük Olan Herkes Sosyal Güvenlik Kapsamına Alınacak mı?

Evet, 18 yaşından küçük çocuklar, anne veya babalarının sigortalı olup olmadığına bakılmaksızın sosyal güvenlik kapsamında olacaklar ve sağlık yardımlarından yararlanacaklar.

Soru 35: Kadın Esnaf Doğum Yaparsa İş Göremezlik Parası Alacak
mı?


Esnaf kadınlarımıza bu Kanunla ilk defa doğum öncesi ve doğum sonrasında iş göremezlik ödeneği verilmesi imkanı getirildi.

Soru 36: İş Kazası, Hastalık ve Doğum Gibi Hallerde Ödenen İş Göremezlik Ödeneği Azaltılıyor mu?

Hayır, azaltılmıyor. Halen bu durumlarda ödenen miktarlar aynen korunmakta. Diğer taraftan, Bağ-Kur’lu sigortalılara da iş kazası ve doğum hallerinde iş göremezlik ödeneği verilmesi hakkı getiriliyor.

Soru 37: Protez, İyileştirme Araç ve Gereçleri İçin Ödeme Yapacak
mıyım?


Mevcut uygulamada sigortalılardan protez, ortez, iyileştirme araç ve gereçleri için belli miktarlarda katılım payı alınmaktadır. Yeni düzenleme ile bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamış olup, söz konusu hizmetlerden katılım payı alınmaya devam edilecek.

Soru 38: Terörle Mücadele Kanununa Göre Aylık Alanların Yeniden
Kamu Görevlisi Olarak Çalışmaya Başlamaları Halinde Aylıkları
Kesilecek mi?


Bu durumdakilerin tekrar kamuda görev almaları halinde aylıkları kesilmekte idi. Yeni yapılan düzenleme ile kamuda çalışmaları halinde de aylıklarının kesilmemesi imkanı getirildi.

Soru 39: Emekli İkramiyelerinin Tahville yada Taksitler Halinde Ödeneceği Doğru mu?

Hayır. Emekli ikramiyeleri 5434 sayılı Kanundaki usulle ödenmeye devam
edilecek.

Soru 40: İsteğe Bağlı Sigortaya Devam Eden Kadın Sigortalı Eşinden Dolayı Sağlık Yardımından Yararlanamayacak mı?

Mevcut uygulamada, isteğe bağlı sigortalıların sağlık yardımlarından yararlanamamaları önemli bir eksiklikti. Yeni düzenlemeyle isteğe bağlı sigortalılara sağlık primi ödemek koşuluyla sağlık hizmetinden yararlanma hakkı getirildiğinden, kendi sigortalılığı sebebiyle sağlık hizmetinden yararlanacak isteğe bağlı sigortalıların, eşlerinden dolayı sağlık hizmeti almalarına gerek kalmayacak.

Soru 40: Yüzde 55 Oranında Sakatım ve Halen Vergi İndiriminden
Yararlanmak Suretiyle SSK’lı Olarak Çalışıyorum. Yeni Kanunla
Benim Emekli Olma Şartlarım Değişiyor mu?


Yeni düzenlemede; Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olanlardan, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlananların emekli olma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmamış ve müktesep haklar korunmuştur.

Soru 41: İsteğe Bağlı Sigortaya Devam Eden Kadın Sigortalı Eşinden Dolayı Sağlık Yardımından Yararlanamayacak mı?

Mevcut uygulamada, isteğe bağlı sigortalıların sağlık yardımlarından yararlanamamaları önemli bir eksiklikti. Yeni düzenlemeyle isteğe bağlı sigortalılara sağlık primi ödemek koşuluyla sağlık hizmetinden yararlanma hakkı getirildiğinden, kendi sigortalılığı sebebiyle sağlık hizmetinden yararlanacak isteğe bağlı sigortalıların, eşlerinden dolayı sağlık hizmeti almalarına gerek kalmayacak.

Soru 42: Yüzde 55 Oranında Sakatım ve Halen Vergi İndiriminden
Yararlanmak Suretiyle SSK’lı Olarak Çalışıyorum. Yeni Kanunla
Benim Emekli Olma Şartlarım Değişiyor mu?


Yeni düzenlemede; Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olanlardan,sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlananların emekli olma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmamış ve müktesep haklar korunmuştur.

Soru 43: Çiftçiyim. Benim Sigortalılığım Nasıl Olacak?

Yeni düzenleme ile; tarımsal faaliyette bulunanların, asgari ücretin yarısı üzerinden prim (102 YTL) ödemek suretiyle 30 gün hizmet kazanmaları ve sağlık hizmetlerinden yararlanmaları imkanı getirildi.

Soru 44: Yasayla Anne ve Babalara Ölüm Aylığı Bağlanması Hususunda Bir Kolaylık Getiriliyor mu?

Yeni düzenleme ile, ölen sigortalıdan dolayı ana ve babalara aylık bağlanması için eş ve çocuklardan artan hisse bulunması, her türlü gelirlerinin asgari ücretin net tutarından az olması ve gelir/aylık almaması şartları getirildi.

Ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde artan hisse koşulu aranmayacak. Mevcut uygulamada, SSK sigortalılarının ana ve babalarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için sigortalının öldüğü tarihte eş ve çocuklardan artan hisse bulunması koşulu aranmakta idi. Yeni düzenleme ile artan hissenin sonradan oluşması halinde de ana ve babaya aylık bağlanması imkanı getirildi.

Soru 45: Bu Kanundan Sonra Değişik Statülere Tabi Çalışanların Hizmetleri Nasıl Birleştirilecek?

Kanunun yürürlük tarihinden sonra birden fazla statüye tabi olarak geçen hizmetler, yaşlılık sigortası bakımından; en fazla hizmetin geçtiği statü hükümleri esas alınmak, ölüm ve malullük hallerinde ise, son statü hükümleri uygulanmak suretiyle birleştirilecek.

Soru 46: İşsizlik Ödeneği Almaktayım. Genel Sağlık Sigortası Beni
Kapsama Alıyor mu? Primlerimi Nasıl Ödeyeceğim?


İşsizlik ödeneği alanlar da genel sağlık sigortası kapsamında olup, sağlık sigortası primleri Türkiye İş Kurumu tarafından ödenecek.

Soru 47: Kanun Şehitlerin Anne ve Babalarına Aylık Bağlanmasına
İlişkin Şartlarda Herhangi Bir Değişiklik Getiriyor mu?


Emekli Sandığı Kanunundaki şehit anne ve babalarına aylık bağlama
koşulları aynen korunduğundan herhangi bir değişiklik söz konusu değil.

Soru 48: Devlet Memurlarında da Maluliyet İçin Sigortalılar Gibi Sadece % 60 Oranında Çalışma Gücü Kaybı mı Aranacak?

Hayır, devlet memurları vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetmiş olmaları halinde de malul sayılacaklar.

Soru 49: Memuriyet Görevime Sakatlık Kontenjanından Atanmadığım İçin Özürlülere İlişkin Haklardan Yararlanamıyordum.Yeni Yasa Bu Konuda Bir Kolaylık Getiriyor mu?

Evet. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi olanlardan, göreve başlamadan önce alınmış, en az % 40 oranında özürlü olduklarını gösterir sağlık kurulu raporu bulunanlar ile en az yüzde 40 oranında doğuştan özürlü olduklarını belgeleyenler yeni düzenleme ile 15 yıl hizmet ile yaşlılık aylığından yararlanacaklar.

Soru 50: Yeşil Kartlılar, Kanun Yürürlüğe Girdikten Sonra Sağlık Hizmetlerinden Faydalanmaya Devam Edecekler mi?

Yeşil kartlılar Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 2 yıl süreyle sağlık hizmetlerinden faydalanacaklar. 2 yılın sonunda ise primleri devlet tarafından ödenmek suretiyle genel sağlık sigortasından yararlanmaya devam edecekler.(Ensonhaber)

15 Nisan 2008 Salı

Gıda maddesi fiyatları Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN

Gıda maddesi fiyatları!
Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN16.04.2008

Başta hububat olmak üzere, son bir yıl içinde gıda maddesi fiyatlarında yaşanan yükseliş çok ciddi kırılganlıklar yaratıyor. Son on yıl ortalamasına göre pirinç ve mısır fiyatları 3 katına, buğday, soya, arpa, yulaf ve kanola fiyatları ise iki katına yükselmiş. Asıl önemlisi bu yükseliş dalgası gelip geçici spekülatif bir dalga gibi durmuyor; zira tüketici fiyatlarına yansıma aşamasına girilmiş olması olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Bu aşamada sıkıntı yaratan bu sürecin sebep ve sonuçları üzerinde durmak, orta vadede gündeme gelecek gelişmeleri öngörerek tedbir alabilmek açısından hayati önem taşıyor.

Önce söz konusu fiyatların daha da yükselmesi veya yüksek düzeyini koruması durumunda ortaya çıkacak gelişmeleri tanımlayalım; sosyal, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık kontrolsüz bir şekilde büyür ve çok ciddi bir kaos yaratır. Ya da farklı bir ifade ile küresel düzeyde ekonomik aktivite durgunlaşır, enflasyon ve işsizlik yükselir, daha önce alınmış borçların geri dönüşü zorlaşır ve risk alma isteği kısa vadede düzelmemek üzere hızla daralır; küreselleşme lanetlenirken korumacı eğilimler güçlenir, küresel düzeyde güç dengeleri değişir, uzlaşmazlıkları kaba güç ile çözmeye çalışma eğilimi ön plana çıkar. Gıda maddesi fiyatlarının yükselmesi ile ortaya çıkacak gelişmeler, en tehlikeli silahların birlikteki etkisinden çok daha tahripkar olabilir.

Dünya ekonomsinin son 30 yılına baktığımızda tüketici fiyatlarına yansıyacak kadar uzun soluklu ve genele yayılmış tahripkar bir hareketi gıda maddelerinde görmüyoruz. Bugün yaşanan gelişmenin benzer bir örneği yok. Hal böyle olunca sebepleri sorgulamak gerekiyor. Öncelikle söz konusu hareketleri bugüne kadar olduğu gibi spekülatif diyerek geçiştirmek büyük bir gaflet olur. Son söylediğimiz yanlış anlaşımasın, spekülasyonun olmadığını söylemiyoruz, spekülasyon ortadan kalksa bile sorunun büyümeye devam edebileceğini iddia ediyor, gümrük vergilerini aşağı çekmenin sorunun daha seri bir şekilde ağırlaşması ile sonuçlanabileceğini ifade etmeye çalışıyoruz.

Gıda maddelerinde yaşanan fiyat yükseliş dalgasının sebepleri ise muhtelif. Arz dalgalanmaları var fakat küresel talepteki artış baskısı, bunlar üzerinde de küresel dengesizliklerin belirleyici olduğu dikkat çekiyor. Likidite bolluğu talep artışını güçlü bir şekilde desteklerken yarattığı dengesizliklerle arz dalgalanmasının da sebebi oldu. Üretim maliyetleri düzenli olarak artarken, fiyatın değişmemesi durumunda arzın daralması kaçınılmazdı; Enerji fiyatları hızla yükselir ve bio enerji amaçlı ekim alanları genişlerken gıda maddesi ekim alanlarının genişlememesi veya daralması, sonuçta yükselen talebi karşılayamayarak fiyat artışı ile sonuçlanması kaçınılmazdı. Bu gerçekler ortada iken durumu spekülatif ve geçici olarak niteleyerek gümrük vergilerini indirerek sorunu çözmek büyük bir gaflet oluyor. Zira arz dalgalanmalarını önlemek adına hiç bir şey yapılmazken, talebi artırarak fiyat yükselişlerini daha da hızlandıracak bir yaklaşım sorunu büyütmekten başka bir işe yaramaz.

En önemlisi finansal kırılganlığın yükselmesini önlemek ve günü kurtarmak adına yapılan tercihler gecikmeli olarak gıda maddesi fiyatlarını da etkiledi, aynı yönde etkilemeye devam edecek...

8 Nisan 2008 Salı

Darbe hamlesi bir Andıç'ın işi mi/Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu
Dün Taraf Gazetesi önemli bir belge yayınlandı… Belgenin başlığı "Andıç"… Tarihi 2006 Mart…

Hazırlayan: Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı…

Gönderilen: Genelkurmay 2. Başkanlığı ve Genelkurmay Harekat Başkanlığı.

İçerik: “Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'nun ifadesiyle, "Türkiye'de sivil toplum örgütlerinin tek tek sıralanıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Rahmi Koç'a, Sabancı ailesinden Eczacıbaşılar'a. Can Paker'den Okay Ekşi'ye, TÜSİAD'dan TESEV'e kamuoyunca bilinen isim ve derneğin fişlenmesi"…

Aslında daha fazlası…

Belge sadece bir "fişleme"ye değil, Andıç kelimesinin işaret ettiği gibi bir tür "eylem planı"na gönderme yapıyor.

Baransu'yu izleyip, raporda altını çizdiği şu cümleye dikkat edelim:

"Bu andıç, AB'nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak maksadıyla hazırlanmıştır…"

Baransu'yu ve gazetesini kutlamak gerek…

Zira bu belge "2003-2004 sürecinin devamı olan bir siyasi hamlenin kanıtı" olarak karşımızdadır…

Bu belge Genelkurmay'ı doğrudan temsil eden 2. Başkanlık düzeyinde "ordunun ülkedeki değişim ve AB sürecine bakışını tüm çıplaklığıyla ortaya koymakta"dır…

Bu belge Silahlı Kuvvetler karargâhının, sadece siyaseti ve siyasetçiyi değil, toplumu, toplumsal güçleri "gölge" gibi gören "vesayetçi ve velayetçi tavrını" göstermektedir. Gerektiğinde CHP'yi, merkez medyayı, büyük ekonomik grupları bile karşısına alan "özerk yönetici ruh halini ve bunun derinliğini" kanıtlamaktadır.

Keşke ilkeleri tartışabilsek…

Keşke bir hukuk devletinde böyle bir belge hazırlamak askerin ne haddine, ne zaman açılacak soruşturma, ne zaman görevden alınacak sorumlular diyebilsek…

Daha doğrusu bunların karşılığının olduğu bir ülkede yaşıyor olsak…

Ne yazık ki yaşadığımız, tersine, bu tür belgeleri yayınlama ve eleştirmenin "yaptırımı"nın olduğu bir ülke…

Ama yine de bu kadar basit ve ucuz değil ya da olmamalı, bu işler…

Dikkat edin: Bu belge tarihten, dünden değil, bugünden söz ediyor, 2006 Mart ayından söz ediyor…

2006 Mart ayından sonra, özellikle Ocak 2007'den itibaren bu ülkede yaşananlar malum…

Altını çizelim: Bu belge bir tespit ve bilgi notuna değil, asker gözüyle tedbir alınması gereken durum, kişi ve kurumlara ve bunlara eylem planına işaret ediyor.

Peki neydi bu tedbirler?

Hangileri 2007'de başlayan gelişmelerle ilgilidir?

Ya da Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu durumla bir ilgisi var mıdır, bu tedbirlerin?

Bu tür metinler kimi tespitleri doğrulamaktadır.

Nitekim 2003 başından itibaren "geleneksel velayetçi anlayış"ın şu üç temel sorunla karşılaştığını biliyoruz:

1. Arzu etmediği bir siyasi partinin iktidardaki meşru ve baskın varlığı…

2. AB hattında izlenen, geleneksel siyasi yapıları, askeri vesayet dokusunu, Kıbrıs politikası gibi kemikleşmiş resmi tutumları örseleyen demokratikleşme hamleleri ve buna bağlı olarak siyasi alanının genişleme süreci…

3. Bu değişim sürecini AK Parti'ni taşıması… Bu taşımanın (muhafazakar kesimlerin AB projesine yaklaşması ve AB projesinin daha büyük bir toplumsal kesim tarafından sahiplenilmesi üzerinden) hem taşınanın hem taşıyıcının meşruiyetini derinleştirmesi…

Türkiye'nin 2003'ten bu yana yaşadığı gelişmeler, bu nedenle, karşımıza sadece bir değişim öyküsü olarak değil, aynı zamanda vesayetçi devlet dokusunun bu değişime direnme öyküsü olarak çıkmıştır. Başka bir deyişle 2003 yılından itibaren Türkiye hem bir değişim süreci, hem buna karşı örgütlenmiş bir direnç süreci yaşamaktadır…

Andıç ortada…

Bugün yaşadığımız gelişmelerin, "yargısal darbe" girişiminin bu "direnç yapısı"ndan geldiğine ya da bu merkezle yakın ilişki içinde bulunduğuna artık hiç bir şüphe yoktur…

Bu cendereden tek ama tek çıkış yolu vardır:

Demokrasi, daha çok demokrasi, demokratik seferberliktir…

6 Nisan 2008 Pazar

amerikayı kızdıran harita

Amerika'yı kızdıran harita

borsa piyasa analizleri
http://gastem.net.tc

Türkiye'nin sınırlarını değiştiren çok harita gördük. Şimdi ise Kaliforniya'yı Meksika sınırları içinde gösteren harita ABD'yi fena halde kızdırdı.

Biz nasıl olduğunu biliriz. Çünkü Türkiye'nin sınırlarıyla oynayan haritaları çok gördük.
Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde 15 Eylül 2006’da verilen bir seminere konuşmacı olarak katılan ABD’li bir albayın, Türkiye’nin 18 ilini sözde "Kürdistan" haritası içinde göstermesi iki ülke arasında büyük krize neden olmuştu.
Şimdi ise sıra Amerika'da...

Ünllü İsveç şirketi, "Absolut" votkasının üreticisi, Meksika pazarına girerken, reklamını bir haritayla yaptı. "Absolut bir dünya" ya da "Mükemmel bir dünya" sloganıyla, Kaliforniya eyaletini Meksika sınırları içinde gösterdi. Meksika'da reklam panolarını süsleyen harita Amerikalıları çileden çıkardı.

Absolut'un haritasında Meksika-Amerika sınırı oldukça kuzeye kaydırılmış. Sınır, tam da 1848'de yaşanan Meksika-Amerika savaşı dönemindeki yerinde. O dönemde Kaliforniya, Meksika'nın bir parçasıydı ve Alta Kaliyorniya adıyla biliniyordu. Savaş sonrası yapılan Guadalupe-Hidalgo anlaşmasıyla Kaliforniya Amerika'ya geçti.

Ancak Alta Kaliyorniya bölgesi çok büyük bir toprak parçası olduğundan, Amerika'ya geçtikten sonra Kaliforniya, Teksas, New Meksiko, Utah, Kolorado ve Arizona eyaletleri oluştu. Teksas aslında bu savaştan birkaç yıl önce Meksika'dan ayrılarak kendi başına bir devlet gibi varlığını sürdürüyordu. Ancak 1848'de gönüllü olarak Amerika'nın bir parçası haline geldi.


Amerikalılar, Absolut'un haritalı reklamını bir hakaret olarak gördüklerini söylerken, Meksikalılar "Absolut"a bayıldı. "Bu da bizim topraklarımızı talep etme yöntemimiz" diyorlar.

ABD dergisi, Türk yargısını eleştirdi
Newsweek dergisi son sayısında AKP'nin kapatılmasına ve reform paketine büyük yer ayırdı. Türk yargısını ağır sözlerle eleştirdi

ANKA


AKP'ye açılan kapatma davasını ilişkin tartışmalarda ordunun “çok sessiz kaldığı” ve “katı laik devlet”i savunma görevini yargının üstlendiği öne sürüldü. Newsweek dergisi son sayısında, AKP Hükümeti'nin “bir çeşit alakart” reform paketini hazırladığını, öngörülen anayasa değişikliklerinin “yargı yetkilerini sınırlandıracağı ve Türkiye’nin siyasi manzarasını derin bir biçimde değiştireceği” görüşünü dile getirdi. Dergi, yargının otoritesinin sınırlandırılmasının başka sorunları da gündeme getireceği uyarısını da yaptı.

YİNE TÜRK YARGISINI ELEŞTİRDİLER

Newsweek dergisi, son sayısında AKP hakkında açılan kapatma davasını “Yargıçların saldırısı” başlıklı uzun bir analizde değerlendirdi. Owen Matthews ve Sami Kohen imzalarını taşıyan analizde bu defa ordunun çok sessiz kaldığını, “katı laik devlet”i savunma görevini kendi ifadeleri ile yargı üstlendiğini öne sürdü.

"TÜRKİYE'NİN SİYASİ MANZARASINI DERİNDEN DEĞİŞTİRECEK"

Yaşananların temelinde Türkiye’nin kimin tarafından yönetileceği sorununun bulunduğunu savunan Newsweek, AKP tarafından öngörülen anayasa değişikliklerine de dikkat çekerek “Bu değişiklikler Yargının yetkilerini sınırlandıracak ve Türkiye’nin siyasi manzarasını derin bir biçimde değiştirecek” diye yazdı. Dergi şunları yazdı:

“Bu amaçla hükümet, Anayasa Mahkemesi'nin siyasi partileri yasaklama yetkilerini kaldıran önlemler ile Avrupa Birliği’nce uzun bir süreden beri talep edilen reformları bir araya getiren bir çeşit ‘alakart’ reform paketini hazırlıyor.”

Paketin 301. maddenin “kaldırılması”nı içerdiği kaydedilen analizde yargının, büyük bir halk desteği ile seçilen bir hükümeti indirmekle tehdit edebilmesinin, 1980 askeri darbenin ardından hazırlanan Anayasanın “derin defoları”nı gözlerin önünde serdiği yorumu yapıldı.

YAŞANAN SORUNLARIN "EKONOMİK MALİYETİ"

Anayasa taslağını hazırlayanlardan Prof. Dr. Ergün Özbudun’un Türkiye’nin mevcut sistemin Batı’daki demokratik standartlardan çok uzak olduğu” yolundaki sözlerine de yer verildiği analizde hükümet ile yargı arasındaki “mücadele”nin sonucunda daha istikrarlı bir siyasi sistemin ortaya çıkması halinde bile yaşanan sorunların “ekonomik maliyetinin çok büyük olacağı” öne sürüldü.

Newsweek, ordunun AKP-yargı çatışmasında sessiz kalmasına dikkat çekerken de şu görüşleri dile getirdi:

“Şimdiye kadar en üst düzey generaller, tam sessiz kaldı ancak geçmişte gösterdikleri eğilime bir kılavuz olarak alınırsa büyük bir olasılıkla Yalçınkaya’nın iddianamesini destekliyorlar. Ancak askerler, kendi popülaritesini korumaya özen gösteriyor ve geçmişte sadece popüler olmayan hükümetlere karşı veya siyasi anarşi önlemek için müdahalede bulundu. AKP popüler olduğunu kanıtladı ve ordu siyasete son müdahale ettiğinde (e bildiri) çok zor durumda kaldı.”

"OLASILIĞI ÇOK AZ OLAN BİR ASKERİ MÜDAHALE"

“Olasılığı çok az olan bir askeri müdahale” bir kenara bırakılırsa hükümetin, sonunda Anayasa Mahkemesinin, “demokratik olmayan bir anayasaya dayalı” otoritesini sınırlandıracağını öne süren dergi, “Ancak böyle bir sonucun, başka sorunları da gündeme getireceği” uyarısını da yaptı.

Mümtaz Soysal’ın “yargının, Türkiye’nin ‘Cumhuriyet’in temel ilkelerinin ihlal edilmesine karşı sahip olduğu tek emniyet sübabı” olduğu değerlendirmesine de yer veren dergi, şöyle devam etti:

“Yargı’nın anayasal yetkileri azaltılırsa Yalçınkaya’nın iddianamesine karşı çıkan ılımlı laikler bile, AKP’nin bir İslamcı programı yürütmesini engelleyecek hiçbir şey olmamasından korkuyorlar. Bu, Türk yargısının kesinlikle tasarlamadığı bir devrim türü.”

die welt
Aysun KayaciDas Model und der Hirte
Türkischer Topstar äußert sich abfällig über Bauern und Berghirten, was einen Sturm der Entrüstung und mehrere Klagen wegen Beleidigung auslöst

Engelchen und Teufelchen
6 Nisan 2008yabancı
Basın Özeti
İngiliz pazar gazeteleri farklı konuları öne çıkarıyor...

İngiltere'de yayımlanan gazeteler

Sunday Times Basra'da Amerikan ve İngiliz destekli Irak güçlerinin Şii milislerle yaptığı çatışmalara İranlı güçlerinin de katıldığının ileri sürüldüğünü bildiriyor.

Gazeteye göre, Irak'taki Amerikan güçlerinin komutanı David Petraeus bu hafta Amerikan Kongresi'nde yapacağı konuşmada bir iddiayı dile getirecek.

İddiaya göre İranlılar çatışmalara komuta düzeyinde katıldı; yani operasyonları yönetti ve Şii milislere taktik verdi.

Gazete, Petreaus'un bu iddiayı Irak'taki Amerikan güçlerinin azaltılmasını önlemeye yönelik olarak kullanacağını belirtiyor.

İstihbarat dünyasında hesaplaşma

Mail on Sunday İngiltere polis teşkilatı özel biriminin, Soğuk Savaş döneminde İngilizler hesabına çalışan eski KGB ajanına suikast girişiminde bulunulduğu iddiaları üzerine kapsamlı soruşturma başlattığını bildiriyor.

Independent on Sunday de, 1985 yılında ülkesinden kaçarak İngiltere'ye iltica eden Oleg Gordievsky'nin, Londra'nın güneyindeki Surrey bölgesinde bulunan "güvenli bir evde" kendisini ziyaret eden bir Rus tarafından zehirlenerek öldürülmek istendiğini öne sürdüğünü aktarıyor.

Habere göre, Rus İstihbaratının ''hainler'' olarak adlandırdığı, Litvinenko gibi bir dizi isme yönelik intikam saldırıları başlattığını ileri süren Gordievsky, kendisinin de hedef alındığını söylüyor.

Gazeteler, geçen kasım ayında Kraliçe II. Elizabeth tarafından üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilen Gordievsky, tören ardından hastaneye kaldırılmış ve bilinci tümüyle kapanan eski ajan 34 saat komada kaldığını yazıyor.

Haberde Gordievsky'nin komadan çıktıktan sonra da iki haftayı özel bir klinikte geçirdiği ve bütün masraflarının MI6'deki eski patronları tarafından ödendiği bildirildi.

Halen kısmi felçli olan ve elinde önemli bir his kaybı bulunan Gordievsky'ye yönelik girişimle ilgili soruşturmanın genişletilerek sürdürüleceği belirtiliyor.

Suudi prensten Cambridge'e bağış

Sunday Telegraph, Suudi prens el Velid bin Tellal'ın, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi tarafından kurulması planlanan İslam Araştırmaları Merkezi için 8 milyon sterlin bağışta bulunduğunu yazıyor.

Dünyanın en zengin 20 ismi arasında yer alan ve servetinin 10 milyar sterlin civarında olduğu hesaplanan bin Tellal'ın bu merkezde, İslamiyetin Orta Doğu ve dünyadaki rolü üzerinde çalışmalar yapılmasını istediği kaydediliyor.

Habere göre, Kral İbn Suud'un torunu ve Kral Abdullah da yeğeni olan bin Tellal, Galler Prensi Charles ile eşi Camilla'nın yakın dostları arasında.

Haberde bin Tellal'ın Citigroup'un en büyük ortaklarından biri olduğu ve 2005 yılında Londra'daki ünlü Savoy otelini 220 milyon sterline satın aldığı da hatırlatılıyor.

Gazete, kedisine geçen yıl A380 tipi bir süperjumbo uçak satın alan ve bunu bir uçan saraya dönüştüren Bin Tellal'ın bağışının bazı çevrelerde rahatsızlık yaratabileceğini yazıyor.

Haberde, Bin Tellal'ın Rudolph Guiliani'nin belediye başkanlığı döneminde New York'a yapmak istediği 6,6 milyon sterlinlik bağışın ABD hakkındaki sert eleştirileri nedeniyle reddedildiğini belirtiyor,

Londra'ya Türk kökenli belediye başkanı

İngiltere'nin başkenti Londra'da 1 Mayısta yapılacak yerel seçimde Muhafazakar Partinin belediye başkanı adayı olan Boris Johnson'a ilişkin haber ve tartışmalar farklı gazetelerde yer alıyor.

Observer yazarı Andrew Rawnsley Johnson'ın seçilmesinin Londralılar için felaket olacağını ileri sürüyor.

Yazar,geçmişte farklı toplum kesimlerini horgören ve alaya alan açıklamalarıyla kamuoyunda tartışmalara neden olmuş bir isim olan Johnson'ın belediye başkanlığında da benzer tavır sergileyeceği kanısında.

Büyük dedelerinden biri Türk olan Johnson ise rakiplerinin, başarısını önlemek için çeşitli siyasi ayak oyunları yaptıklarını söyledi.

Sunday Telegraph gazetesine konuşan Johnson, seçim bürosunun bilgisayar sistemine girildiğini, hacker'ların geçen hafta sistemini tümüyle çökertmeyi başardığını belirtti.

Bunun yanı sıra rakiplerinin, hakkında sürekli yalanlar uydurarak kirli bir kampanya yürüttüklerini ileri süren Johnson, bu kişilerin başında da üçüncü dönem belediye başkanlığını kazanmak isteyen İşçi Partili Belediye Başkanı Ken Livingstone'ın geldiğini vurguladı.

İki aday arasında başabaş bir yarış olduğuna dikkat çeken gazete, Johnson'ın Londra'da yapılan anketlere göre şimdilik favori kalmayı başardığını kaydetti.

5 Nisan 2008 Cumartesi

CUMHURBAŞKANI GÜL İSTİFA EDERSE, SİYASAL GERGİNLİK ORTADAN KALKAR/erhan göksel - verso

erhan göksel - verso
“AKP içinde ‘Kapatma Davası’yla birlikte yeniden saf tutuluyor.”“Abdullah Gül ve yandaşları, Tayyip Erdoğan’ı siyaseten zayıflatıyorlar.”

“Anayasa Mahkemeleri, Hukukun kilitlendiği ve çözüm bulamadığı noktalarda toplumsal vicdanı rahatlatmak için sorunlara müdahale ederler.”
“Expo 2015’ de İzmir’ de yaşanan baş sorumlusu Dış İşleri Bakanı Ali Babacan’dır.”
“Birilerine ulufe dağıtmanın bin tane yolu vardır. Rüşvet sadece para dağıtmak demek değildir.”
“AB’ nin PKK Kararı’nın bir numaralı sorumlusu o dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’dür.”
“AB’ni PKK’yı terörist örgüt listesinden çıkarması bundan sonra Türkiye için en büyük ayakbağı olacaktır.”
“Hükümetin basın danışmanları, bu kararı örtbas etmek için çalışıyor.”
“Abdullah Gül, 17 Aralık’ta bazı maddeleri ile Türkiye’nin geleceğini, bekasını ayağından bağlayacak “Çerçeve Belge”ye imza atmıştır.”
“Leyla Zana’nın 2010 da “Abdullah Öcalan aramızda olacak” sözü bu süreçten bağımsız ve rastlantısız değildir.”
“Türkiye’de birileri, Dışişleri, AB Adalet Divanı’nda savunma yapmayarak, terör örgütünün değirmenine su taşımıştır.”
“Türkiye maalesef bu ülkeyi düşünmeyenler tarafından yönetilir hale geldi.”
“Türkiye’de şu anda yaşanan tüm sıkıntıların ilk nedeni, Abdullah Gül’ dür. Abdullah Gül istifa ederse, sorunlar çözüm yoluna girer.”

Türkiye'de satın alacak hikâye kalmadı, daha güçlü senaryo lazım/* Elif Batu Yener

Emre Kongar'ın Resmi Internet Sitesinden alıntı

AB ve ABD'nin Türkiye'ye Çarpık Bakışı. AKP, hiçbir işe yaramayacak bir değişiklik ile 301'inci maddeyi kabul etti: AB ve ABD'den AKP'ye alkış. 1 Mayıs'ta inanılmaz bir devlet terörü: ABD ve AB'den çıt yok. İlhan Selçuk'un evi sabah 4:30'da basılıyor, gözaltına alınıyor: ABD ve AB'den çıt yok. Elif Şafak sadece yargılanıyor: AB ve ABD'de yer yerinden oynuyor. Sünni Müslümanlara, bizzat Müslümanlar tarafından Türban baskısı uygulanıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Buna karşılık, Türkiye'de inanç özgürlüğü konusunda Müslümanlara laik baskı yapıldığı konusunda AB ve ABD'den eleştiri sesleri yükseliyor. AKP rejimin temellerini dinci bir sisteme doğru kaydırıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Bu yaptıklarından dolayı AKP aleyhine Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava açılıyor: ABD ve AB'de yer yerinden oynuyor. Bu kadar çarpıklık karşısında söylenecek tek söz kalıyor: "İnsaf!" http://www.kongar.org/

ciziyorum

1resim yazı1resim yazı1resim yazı1resim yazı

http://www.aa.com.tr/images/stories/BANNER/aa_468x60.gif

Anadolu Ajansı Güncel Haberler

Kerkuk.NET

aktif haber

VOA News: Türkiye

BBCTurkish.com | Haberler | Ana Sayfa

7

Turkmedya Com

Dünya Gazetesi - Son Dakika Haberleri

haber7com sondakika

reklamstor

sondakika h/3

NTVMSNBC

VOA News: Tüm Haberler

Hürriyet ANASAYFA

CNN TÜRK

Borsa Haberleri

TriaFX | Türkiyenin Forex Sitesi | Forex | Parite

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Vatan Gazetesi

leman /times cartoon

Star Gazete Online

TGRT HABER © 2008 [ Dünya ]

SABAH Gazetesi - Son Dakika

CNN TÜRK

Hürriyet Spor Anasayfa

Cihan Haber

Ekonomi

Başlıca Yabancı Kaynaklar

CNN (ABD) New York Times (ABD) Usa Today (ABD) Washington Post (ABD) Der Spiegel (Almanya) Die Welt (Almanya) Zeitungen Deutschland (Alm) Gazetat (Arnavutluk) The Australian (Avustralya) Zeitungen Österreich (Avusturya) Le Soir (Belçika) Jornais (Brezilya) Ceske Noviny (Çek Cumhuriyeti) Jornais do Brasil (Brezilya) China Online (Çin) Danske Aviser (Danimarka) Ajalehed (Estonya) Suomen Sanomalehdet (Finlandiya) Journaux (Fransa) Lemonde (Frana) Liberation (Fransa) Dernieres Nouvelles d'Alsace (Fransa) Tous les journaux (Fransa) Sve Novine (Hırvatistan) Nederlandse Kranten (Holl.) Guardian (İngiltere) Newspapers in the UK (İng.) The Sun (İngiltere) Newspapers in Ireland (İrlanda) Periodicos (İspanya) Tidningar Sverige (İsveç) Zeitungen Schweiz (İsviçre) Giornale (İtalya) Corriere Della Sera (İtalya) Giornali Italia (İtalya) Japan Times (Japonya) Avizes (Letonya) Laikrasciai (Litvanya) Ujsagok (Macaristan) Ahram (Mısır) Aviser Norge (Norveç) Dawn (Pakistan) Polskie Gazety (Polonya) Jornais Portugueses (Portekiz) Ziare Romanesti (Romanya) Interfax (Rusya) Slovenske Noviny (Slovak.) Slovenski Casopisi (Slovenya) Efimerides (Yunanistan)

amazon