|
Biz nasıl olduğunu biliriz. Çünkü Türkiye'nin sınırlarıyla oynayan haritaları çok gördük.
Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde 15 Eylül 2006’da verilen bir seminere konuşmacı olarak katılan ABD’li bir albayın, Türkiye’nin 18 ilini sözde "Kürdistan" haritası içinde göstermesi iki ülke arasında büyük krize neden olmuştu.
Şimdi ise sıra Amerika'da...
Ünllü İsveç şirketi, "Absolut" votkasının üreticisi, Meksika pazarına girerken, reklamını bir haritayla yaptı. "Absolut bir dünya" ya da "Mükemmel bir dünya" sloganıyla, Kaliforniya eyaletini Meksika sınırları içinde gösterdi. Meksika'da reklam panolarını süsleyen harita Amerikalıları çileden çıkardı.
Absolut'un haritasında Meksika-Amerika sınırı oldukça kuzeye kaydırılmış. Sınır, tam da 1848'de yaşanan Meksika-Amerika savaşı dönemindeki yerinde. O dönemde Kaliforniya, Meksika'nın bir parçasıydı ve Alta Kaliyorniya adıyla biliniyordu. Savaş sonrası yapılan Guadalupe-Hidalgo anlaşmasıyla Kaliforniya Amerika'ya geçti.
Ancak Alta Kaliyorniya bölgesi çok büyük bir toprak parçası olduğundan, Amerika'ya geçtikten sonra Kaliforniya, Teksas, New Meksiko, Utah, Kolorado ve Arizona eyaletleri oluştu. Teksas aslında bu savaştan birkaç yıl önce Meksika'dan ayrılarak kendi başına bir devlet gibi varlığını sürdürüyordu. Ancak 1848'de gönüllü olarak Amerika'nın bir parçası haline geldi.
Amerikalılar, Absolut'un haritalı reklamını bir hakaret olarak gördüklerini söylerken, Meksikalılar "Absolut"a bayıldı. "Bu da bizim topraklarımızı talep etme yöntemimiz" diyorlar.
ABD dergisi, Türk yargısını eleştirdi | |
ANKA AKP'ye açılan kapatma davasını ilişkin tartışmalarda ordunun “çok sessiz kaldığı” ve “katı laik devlet”i savunma görevini yargının üstlendiği öne sürüldü. Newsweek dergisi son sayısında, AKP Hükümeti'nin “bir çeşit alakart” reform paketini hazırladığını, öngörülen anayasa değişikliklerinin “yargı yetkilerini sınırlandıracağı ve Türkiye’nin siyasi manzarasını derin bir biçimde değiştireceği” görüşünü dile getirdi. Dergi, yargının otoritesinin sınırlandırılmasının başka sorunları da gündeme getireceği uyarısını da yaptı. YİNE TÜRK YARGISINI ELEŞTİRDİLER Newsweek dergisi, son sayısında AKP hakkında açılan kapatma davasını “Yargıçların saldırısı” başlıklı uzun bir analizde değerlendirdi. Owen Matthews ve Sami Kohen imzalarını taşıyan analizde bu defa ordunun çok sessiz kaldığını, “katı laik devlet”i savunma görevini kendi ifadeleri ile yargı üstlendiğini öne sürdü. "TÜRKİYE'NİN SİYASİ MANZARASINI DERİNDEN DEĞİŞTİRECEK" Yaşananların temelinde Türkiye’nin kimin tarafından yönetileceği sorununun bulunduğunu savunan Newsweek, AKP tarafından öngörülen anayasa değişikliklerine de dikkat çekerek “Bu değişiklikler Yargının yetkilerini sınırlandıracak ve Türkiye’nin siyasi manzarasını derin bir biçimde değiştirecek” diye yazdı. Dergi şunları yazdı: “Bu amaçla hükümet, Anayasa Mahkemesi'nin siyasi partileri yasaklama yetkilerini kaldıran önlemler ile Avrupa Birliği’nce uzun bir süreden beri talep edilen reformları bir araya getiren bir çeşit ‘alakart’ reform paketini hazırlıyor.” Paketin 301. maddenin “kaldırılması”nı içerdiği kaydedilen analizde yargının, büyük bir halk desteği ile seçilen bir hükümeti indirmekle tehdit edebilmesinin, 1980 askeri darbenin ardından hazırlanan Anayasanın “derin defoları”nı gözlerin önünde serdiği yorumu yapıldı. YAŞANAN SORUNLARIN "EKONOMİK MALİYETİ" Anayasa taslağını hazırlayanlardan Prof. Dr. Ergün Özbudun’un Türkiye’nin mevcut sistemin Batı’daki demokratik standartlardan çok uzak olduğu” yolundaki sözlerine de yer verildiği analizde hükümet ile yargı arasındaki “mücadele”nin sonucunda daha istikrarlı bir siyasi sistemin ortaya çıkması halinde bile yaşanan sorunların “ekonomik maliyetinin çok büyük olacağı” öne sürüldü. Newsweek, ordunun AKP-yargı çatışmasında sessiz kalmasına dikkat çekerken de şu görüşleri dile getirdi: “Şimdiye kadar en üst düzey generaller, tam sessiz kaldı ancak geçmişte gösterdikleri eğilime bir kılavuz olarak alınırsa büyük bir olasılıkla Yalçınkaya’nın iddianamesini destekliyorlar. Ancak askerler, kendi popülaritesini korumaya özen gösteriyor ve geçmişte sadece popüler olmayan hükümetlere karşı veya siyasi anarşi önlemek için müdahalede bulundu. AKP popüler olduğunu kanıtladı ve ordu siyasete son müdahale ettiğinde (e bildiri) çok zor durumda kaldı.” "OLASILIĞI ÇOK AZ OLAN BİR ASKERİ MÜDAHALE" “Olasılığı çok az olan bir askeri müdahale” bir kenara bırakılırsa hükümetin, sonunda Anayasa Mahkemesinin, “demokratik olmayan bir anayasaya dayalı” otoritesini sınırlandıracağını öne süren dergi, “Ancak böyle bir sonucun, başka sorunları da gündeme getireceği” uyarısını da yaptı. Mümtaz Soysal’ın “yargının, Türkiye’nin ‘Cumhuriyet’in temel ilkelerinin ihlal edilmesine karşı sahip olduğu tek emniyet sübabı” olduğu değerlendirmesine de yer veren dergi, şöyle devam etti: “Yargı’nın anayasal yetkileri azaltılırsa Yalçınkaya’nın iddianamesine karşı çıkan ılımlı laikler bile, AKP’nin bir İslamcı programı yürütmesini engelleyecek hiçbir şey olmamasından korkuyorlar. Bu, Türk yargısının kesinlikle tasarlamadığı bir devrim türü.” |
Sunday Times Basra'da Amerikan ve İngiliz destekli Irak güçlerinin Şii milislerle yaptığı çatışmalara İranlı güçlerinin de katıldığının ileri sürüldüğünü bildiriyor.
Gazeteye göre, Irak'taki Amerikan güçlerinin komutanı David Petraeus bu hafta Amerikan Kongresi'nde yapacağı konuşmada bir iddiayı dile getirecek.
İddiaya göre İranlılar çatışmalara komuta düzeyinde katıldı; yani operasyonları yönetti ve Şii milislere taktik verdi.
Gazete, Petreaus'un bu iddiayı Irak'taki Amerikan güçlerinin azaltılmasını önlemeye yönelik olarak kullanacağını belirtiyor.
İstihbarat dünyasında hesaplaşma
Mail on Sunday İngiltere polis teşkilatı özel biriminin, Soğuk Savaş döneminde İngilizler hesabına çalışan eski KGB ajanına suikast girişiminde bulunulduğu iddiaları üzerine kapsamlı soruşturma başlattığını bildiriyor.
Independent on Sunday de, 1985 yılında ülkesinden kaçarak İngiltere'ye iltica eden Oleg Gordievsky'nin, Londra'nın güneyindeki Surrey bölgesinde bulunan "güvenli bir evde" kendisini ziyaret eden bir Rus tarafından zehirlenerek öldürülmek istendiğini öne sürdüğünü aktarıyor.
Habere göre, Rus İstihbaratının ''hainler'' olarak adlandırdığı, Litvinenko gibi bir dizi isme yönelik intikam saldırıları başlattığını ileri süren Gordievsky, kendisinin de hedef alındığını söylüyor.
Gazeteler, geçen kasım ayında Kraliçe II. Elizabeth tarafından üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilen Gordievsky, tören ardından hastaneye kaldırılmış ve bilinci tümüyle kapanan eski ajan 34 saat komada kaldığını yazıyor.
Haberde Gordievsky'nin komadan çıktıktan sonra da iki haftayı özel bir klinikte geçirdiği ve bütün masraflarının MI6'deki eski patronları tarafından ödendiği bildirildi.
Halen kısmi felçli olan ve elinde önemli bir his kaybı bulunan Gordievsky'ye yönelik girişimle ilgili soruşturmanın genişletilerek sürdürüleceği belirtiliyor.
Suudi prensten Cambridge'e bağış
Sunday Telegraph, Suudi prens el Velid bin Tellal'ın, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi tarafından kurulması planlanan İslam Araştırmaları Merkezi için 8 milyon sterlin bağışta bulunduğunu yazıyor.
Dünyanın en zengin 20 ismi arasında yer alan ve servetinin 10 milyar sterlin civarında olduğu hesaplanan bin Tellal'ın bu merkezde, İslamiyetin Orta Doğu ve dünyadaki rolü üzerinde çalışmalar yapılmasını istediği kaydediliyor.
Habere göre, Kral İbn Suud'un torunu ve Kral Abdullah da yeğeni olan bin Tellal, Galler Prensi Charles ile eşi Camilla'nın yakın dostları arasında.
Haberde bin Tellal'ın Citigroup'un en büyük ortaklarından biri olduğu ve 2005 yılında Londra'daki ünlü Savoy otelini 220 milyon sterline satın aldığı da hatırlatılıyor.
Gazete, kedisine geçen yıl A380 tipi bir süperjumbo uçak satın alan ve bunu bir uçan saraya dönüştüren Bin Tellal'ın bağışının bazı çevrelerde rahatsızlık yaratabileceğini yazıyor.
Haberde, Bin Tellal'ın Rudolph Guiliani'nin belediye başkanlığı döneminde New York'a yapmak istediği 6,6 milyon sterlinlik bağışın ABD hakkındaki sert eleştirileri nedeniyle reddedildiğini belirtiyor,
Londra'ya Türk kökenli belediye başkanı
İngiltere'nin başkenti Londra'da 1 Mayısta yapılacak yerel seçimde Muhafazakar Partinin belediye başkanı adayı olan Boris Johnson'a ilişkin haber ve tartışmalar farklı gazetelerde yer alıyor.
Observer yazarı Andrew Rawnsley Johnson'ın seçilmesinin Londralılar için felaket olacağını ileri sürüyor.
Yazar,geçmişte farklı toplum kesimlerini horgören ve alaya alan açıklamalarıyla kamuoyunda tartışmalara neden olmuş bir isim olan Johnson'ın belediye başkanlığında da benzer tavır sergileyeceği kanısında.
Büyük dedelerinden biri Türk olan Johnson ise rakiplerinin, başarısını önlemek için çeşitli siyasi ayak oyunları yaptıklarını söyledi.
Sunday Telegraph gazetesine konuşan Johnson, seçim bürosunun bilgisayar sistemine girildiğini, hacker'ların geçen hafta sistemini tümüyle çökertmeyi başardığını belirtti.
Bunun yanı sıra rakiplerinin, hakkında sürekli yalanlar uydurarak kirli bir kampanya yürüttüklerini ileri süren Johnson, bu kişilerin başında da üçüncü dönem belediye başkanlığını kazanmak isteyen İşçi Partili Belediye Başkanı Ken Livingstone'ın geldiğini vurguladı.
İki aday arasında başabaş bir yarış olduğuna dikkat çeken gazete, Johnson'ın Londra'da yapılan anketlere göre şimdilik favori kalmayı başardığını kaydetti.