ANA SAYFA

YERLİ YABANCI GAZETE VE İNTERNET SAYFALARINDAN SON DAKİKA GELİŞMELERİ-YAZARLAR ANLIK GELİŞMELER ULUSAL BASINDAN HABER BAŞLIKLARI-SON DAKİKA HABERLERİ RSS SON DAKİKA GELİŞMELERİ

Türk genci. İnkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir.

*Tüm haber başlıklarından anında haberdar olmak için buraya tıklayarak gastem.net.tc ana sayfanız yapın!

31 Mart 2008 Pazartesi

acık mektup nytimes


abd baskanına - avrupabirligi genel sekreterligine-nytimes gazetesi yöneticisine
adım mustafa ateser

LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDASIYIM, BÜYÜKLERİM BİZE BU GUNKÜ SARTLARI SAGLAMAK VE ÜLKEMİ SÖMÜRGE OLAMAKTAN CIKARMAK VE DEMOKRATİK VE LAİK BİR YÖNETİM BİÇİMİ OLUSTURMAK İÇİN YÜCE ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÖNDERLİGİNDE ÇOK MUCADELE VERMİŞLER VE BİZLERE BUGUNKU MİRASI BIRAKMISLAR VE TEK BEKLENTİLERİ BİZİM BUGUN ONLARIN BİZE BIRAKTIGI DEMOKRASİ VE LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ YASATMAK ,,BİZE HEP SİZİ ÖRNEK GÖSTERDİLER MEDENİYET AVRUPADA BATIDA DEDİLER,AMA YANILMISLAR.SİZ MEDENİYETİ ÖZGÜRLÜĞÜ İNSAN HAKLARINI KENDİ ÜLKE CIKARLARINIZ DOGRULTUSUNDA EGİP BÜKÜYORSUNUZ.ASSAGIDA TÜRK BASININDA CIKAN GAZETENİZ KAYNAKLI BİR YAZI OKUDUM.

NEW YORK TIMES: Seçimde AK Parti'yi alt edemeyen çevreler devletin hala kontrol altında tutabildikleri tek ayağı olan yargı sistemine yönelmiş durumda.

BU TAMAMEN YÖNLENDİRİLMİŞ VE SİZİN ÜLKENİZİN VE AVRUPA BİRLİGİ CIKARLARINA UYGUN BİR MANSET !
CÜNKÜ BUGUNKU YÖNETİME DAVA ACILMA SEBEBİ SİZİN COK ÖNEM VERDİGİNİZ DEMOKRASİ VE LAİKLİK İLKESİNİ ÇATLATIP KIRMAK VE KIRIKLARIDA HALI ALTINA SÜPÜRMEK,

DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI İÇİN IRAK -AFGANİSTANA GİTMEDİNİZMİ? AMA DEMOKRASİ İÇİN GİTTİGİNİZ IRAKTA İLK İŞNİZ PETROL VANALARININ BASINA GECMEK OLDU VE HALA VANALARIN BASINDASINIZ ,İRAN İÇİNDE HAZIRLIK YAPIYORSUNUZ ORAYA DA DEMOKRASİ GÖTÜREMEK İCİN SEBEB ARIYORSUNUZ.

BENİM ÜLKEMDE Kİ DEMORASİ VE ÖZGÜRLÜK SİZDE BİLE YOK,
SİZDEKİ MİLLETVEKİLLERİ BİZDEKİ GİBİ DEVLETE KARSI GELEBİLİYORLARMI,
MİLLETVEKİLLİKLERİNİ SAHSİ CIKARLARI İÇİN KULLANABİLİYORLARMI?
CESİTLİ ADİ SUCLARLA YARGILANIP DOKUNULMAZLIK ZIRHININ ARKASINA SAKLANIYORLARMI?
SİZ BUNLARI SORGULASANIZA DOKUNULMAZLIKLAR KALKSIN MEDENİ DÜNYADA BU YOK DİYE BASLIK ATSANIZA!!

COGUNLU VE HALKIN SECTİKLERİ DİYORUNUZ. % 47 Mİ % 53 COGUNLUKTUR.
CARPIK SECİM SİSTEMİ İLE %47 BUGUN MECLİSTE %65 TEMSİL ADİYOR BU SECİM SİSTEMİNİ DEGİŞTİRİN DİYE BİR MANSETTE ATATBİLİRSİNİZ.
SİSİN ÜLKENİZİ BİLMEM AMA ÜLKEMDE YARGI BAGIMSI DIR.AMA SİZ VE AVRUPA BİRLİGİ BÖYLE BASLIKLARLA VE BU BASLIKLARDAN DESTEK ALAN YÖNETİM YARGIYI BASKI ALTINA ALMAYA CALISIYOR .SİZ DOLAYLI OLARAK ÜLKEMİN İÇİŞLERİNE MUDAHALE EDİYORSUNUZ.

SON OALARAK ÜLKEMİN BULUNDUGU KONUMDA KAREDENİZE GİRİŞ CIKISI VE BOGAZLARI KONTROL EDEN ORTADOGUNUN EN ÖNEMLİ COGRAFYASINDA
İRAN NIN VEYA ONA BENZER BİR ÜLKE OLMASINI İSTERMİSİNİZ.
ÜLKEMDE DEMOKRASİ İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER EN AZ SİZDE Kİ KADAR VAR HATTA SİZDEN FAZLA !!

SON BİR SEY BİR BASLIK TA BENDE


Cargill Yasası'na Meclis'ten onay

<

30 Mart 2008 Pazar

MELİH ASIK MİLLİYET

Melih AşıkAçık Pencere yasaklanan ilaclar

İLAN...
“Ak Emlak”tan! Büyük Fırsat!
3 tarafı denizlerle çevrili, 80 + 1 şehirli, 7 bölgeli, 4 mevsimin aynı anda yaşanabildiği, doğal kaynakları tükenmemiş, Sahibinden (habersiz) satılık ülke!

***********

Mehmet Barlas, Sabah gazetesinden aldığı transfer ücretini geri vermiş.
Böylece ilk geri adımı Barlas atmış oluyor...
Haldun Ertem

Neslihan Acu

Medyatava sitesinde genç bir hanım yazar var; Neslihan Acu... Birçok kendine genç diyen erken bunamıştan farklı olarak o cumhuriyetçi, ulusalcı, laik, demokrat... Yazılarını okumanızı salık veririm... İşte son yazısında AKP’ye mesaj›:
“...Olmadı beyler, olmadı! Yüzüne gözüne bulaştırmak diye tam olarak buna denir.
Rüzgâr sizden yanaydı. AB fonları sizden yanaydı. Medya sizden yanaydı. Entel dantel takımı arkanızdaydı.
Kafanızda başka şey olmasa, başarmamak için hiçbir nedeniniz yoktu.
Ama sizin kafanızda başka bir şey vardı...”

*


Melih AşıkAçık Pencere

İLAN...
“Ak Emlak”tan! Büyük Fırsat!
3 tarafı denizlerle çevrili, 80 + 1 şehirli, 7 bölgeli, 4 mevsimin aynı anda yaşanabildiği, doğal kaynakları tükenmemiş, Sahibinden (habersiz) satılık ülke!

***********

Mehmet Barlas, Sabah gazetesinden aldığı transfer ücretini geri vermiş.
Böylece ilk geri adımı Barlas atmış oluyor...
Haldun Ertem

Neslihan Acu

Medyatava sitesinde genç bir hanım yazar var; Neslihan Acu... Birçok kendine genç diyen erken bunamıştan farklı olarak o cumhuriyetçi, ulusalcı, laik, demokrat... Yazılarını okumanızı salık veririm... İşte son yazısında AKP’ye mesaj›:
“...Olmadı beyler, olmadı! Yüzüne gözüne bulaştırmak diye tam olarak buna denir.
Rüzgâr sizden yanaydı. AB fonları sizden yanaydı. Medya sizden yanaydı. Entel dantel takımı arkanızdaydı.
Kafanızda başka şey olmasa, başarmamak için hiçbir nedeniniz yoktu.
Ama sizin kafanızda başka bir şey vardı...”

*


29 Mart 2008 Cumartesi

Uzlaşma çok zor! Neden mi? Arz edeyim

yasaklanan ilaclar1resim yazı

29.03.2008 | Yiğit Bulut

Laik, anti-laik, ulusalcı-Avrupacı, liberal-tutucu gibi bütün kutuplaşmalar savaşın görünen ve algılatılan uzantıları. İşin özü bu toprakların sahiplerine bırakılmadan kontrol edilmesi. Bu gerçeğe inanan herkesi gerçek düşmanı algılamaya davet ediyorum.

Son iki gün içinde, en sağından en soluna bütün yayın organlarında yer alan analizleri bir kez daha inceledim. Vardığım sonuç net. Üzerinde yol aldığımız bir gemi ve bu geminin dümenini ele geçirip çatışan iki taraf var, laikler ve laik olmayanlar. Veya daha değişik ifadesiyle yerleşik sistemden yana olanlar veya karşı olanlar. Peki durum bu kadar basit mi? Bu savaşı kim kazanacak?

Değerli dostlar, son yaşananları gördükten ve arkada dönen çarkı biraz anlamaya çalıştıktan sonra, çok açık söyleyeyim, Türk toprakları üzerindeki çatışmanın laik, anti-laik kadar kesin köşeli, iyi tanımlanmış ve en önemlisi bu kadar basit olmadığını, yaşadıklarımızın Cumhuriyet tarihinden hatta Osmanlı'dan önce başlayan bir savaşın uzantıları olduğunu düşünüyorum.

Tarihi iktidar mücadelesi

Nasıl mı? İstanbul'un Roma İmparatorluğu'nun belli bir dönem iki başkentinden biri olmasından yola çıkarak, Roma (yazıda küresel güçleri temsil ediyor) ile İstanbul coğrafyası arasındaki iktidar savaşını, 2003 sonrası oluşan eldeki yeni bilgileri de ekleyerek, yeniden sorgulamak istiyorum.

Roma (Avrupa) İstanbul (Anadolu) coğrafyası arasındaki iktidar mücadelesi M.S 330'da başladı ve Osmanlı'nın gerekli ekonomik değişimi sağlayıp Avrupa ile birlikte atağa kalkamadığı 1700'lerin başına kadar sürdü. Mücadele Roma tarafından kazanıldı ve İstanbul coğrafyası Avrupa tarafından devşirilir hale geldi.

Bugün yaşadığımız Avrupa Birliği (AB) süreci de hâlâ bu anlayışın maalesef bir parçası. 1900'lerden sonra bu sürece, Avrupa'nın idealleri uğruna, müslüman coğrafyasına tezleriyle hakim olabileceği düşünülen İstanbul'un dönüştürülmesi ve özellikle Alman çıkarları uğruna kullanılması eklendi. Almanya diğerlerinden ayrışarak Osmanlı üstünde kesin bir avantaj elde etti. Alman İmparatoru II. Wilhelm'in müslüman olduğu haberleri eşliğinde, Ortadoğu'ya hakim olma yolunda, İstanbul coğrafyası kullanıldı.

Ilımlı İslam Devleti

2. Dünya Savaşı'nda ve öncesinde de durum farklı değildi. Rus tehlikesine karşı dine dayalı sivil unsurlar ABD ve Almanya tarafından harekete geçirildi. Bu süreç, Almanya'nın Ortadoğu petrollerine dokunmadan Orta Asya petrol bölgelerine ulaşması şartıyla İngiltere ve Fransa tarafından da desteklendi. Savaş sonrası Türkiye'nin NATO'ya katılım sürecinde dahi Türkiye, kurulacak bir Ortadoğu komutanlığı mantığı ile yapıya zoraki alındı. 1980 sonrası da aynı mantığı gördük. "Ilımlı İslam devleti" mantığı altında Ortadoğu ve Orta Asya'da hakim olmak isteyen Roma'nın yine bu coğrafya üzerindeki oyunları sürece hakimdi. Devletin resmi organlarında "Kemalist laiklikten Osmanlı sekülarizmine" başlıklı raporlar yayınladı. Yeni bir sentez pompalandı.

1999 sonrası aynı mantık

1999 ekonomik krizi sonrası ve özellikle 2003 döneminden hemen sonra aynı mantığın ortama hakim olduğunu gördük. Ortadoğu'ya model ve ağabey olacak bir Türkiye modeli. Arap ülkelerine sevimli görünmesi gereken Türkiye'de, TBMM'den ABD'ye izin veren tezkere geçmedi. Tezkerenin geçmeyişi Ortadoğu'da alkışlandı. 80 yıl sonra Arap krallar Türkiye'ye geldi, Dolmabahçe Sarayı'nda kabul gördü. Yukarıda tarif ettiğimiz yapı, dünya genelinde oluşan ekonomik yeni düzenin etkisiyle dönüştürülmek istenen Türkiye'de aşırı liberalleşme ve devletin etki alanları dışına itilmesi gibi kavramların öne çıktığı bir dinamiği zorladı. Daha doğrusu ekonomik dönüşüm ve AB üyeliği gibi halen hayata geçmediği için sanal diyebileceğimiz tezler ortaya atılarak Roma-İstanbul iktidar savaşında karşı taraf önemli avantaj sağladı.

Gerçek düşman algılanmalı

Sonuç: Roma-İstanbul çizgisindeki iktidar savaşını sorgularken Roma'yı sadece Avrupa olarak düşünmeyin. M.S 300'lerden itibaren kavramsal olarak başlayan çatışmanın tarafları ve son olarak küreselleşen dünya düzeninde bütün unsurlar Roma kavramı altında toplanabilir. Bu noktada bize düşen, küreselleşme gerçeğini de kabul ederek ve hatta gerektiğinde kullanarak, ekonomik, finansal, üretime dayanan bütün dinamiklerin elimizden çıktığı bir yapı içinde, çağlar sürmüş bu savaşı, "o satıldı, bu satıldı" algılamasından daha derin noktadan kavramaya çalışmak, sorgulamak.

Son söz: Gördüğümüz kutuplaşmalar, laik, anti-laik, ulusalcı-Avrupacı, liberal-tutucu gibi bütün kutuplaşmalar yukarıda anlatmaya çalıştığım savaşın görünen ve algılatılan uzantıları. İşin özü bu toprakların sahiplerine bırakılmadan kontrol edilmesi. Bu gerçeğe inanan herkesi birbirimizi bölmeden birlik olmaya ve gerçek düşmanı algılamaya davet ediyorum. Düşmanla uzlaşmaya değil!

28 Mart 2008 Cuma

Türk ve dünyada sondakika rss kaynaklı olarak ekranınızda

internetteki en güzel resimler reuters pictures ilgimi cekenler

*Workers make a snow sculpture called "Romantic Feelings" in Harbin, Heilongjiang province, China. The sculpture will debut at the 20th International Snow Sculpture Art Expo in Harbin, China.
REUTERS/Stringer
gazete mansetleri yazarlar son gelişmerler gastem de

yasaklanan ilaclar1resim yazı

yasaklanan ilaclar1resim yazı1resim yazı
Kadına verilen milli vazife
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün de teşvikiyle, güzellik yarışmaları Türkiye’yi tanıtmak için “masrafsız propaganda” olarak görülmüş; kadınlar “memleket adına milli bir vazife” olarak bu yarışmalara katılmaya çağrılmış; seferberlik başlatılmıştı.
Feriha Tevfik, 1929 Güzellik Müsabakası birincisi, 1930 müsabakası ikincisi.


27 Mart 2008 Perşembe

gazeteler masAnızda -sondakika haberleri

Türk ve dünya medyasının sondakika gelişmeleri rss kaynaklı olarak ekranınızda
gazete mansetleri yazarlar son gelişmerler gastem de
Bu kafaları iyi tanıyın

ö Emin ÇÖLAŞAN yazıları yeni .

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yasal ve anayasal yetkisini kullanarak AKP için kapatma davası açtı. Böylece görevini yerine getirdi. Şimdi bu işin ön sırasında iki isim var. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan. Bunların geçmişini ve kafa yapılarını iyi bilmek, iyi irdelemek gerekiyor. İşte o zaman karşımıza korkunç bir tablo çıkıyor. Önce (Burada 20 Şubat 2008 günü çıkan yazımda da vurguladığım örneği yineleyerek) Abdullah Gül’den başlayalım.

Elimde “Türkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği” isimli bir kitap var. O günlerde Refah Partisi milletvekili olan Bay Abdullah Gül, düzenlenen bir seminerde konuşma yapıyor. Öteki konuşmacılar gibi, onun da sözleri banttan çözülüp kitap haline getiriliyor. Şimdi devletin başına terfi ettirilen, MHP oyları ile Cumhurbaşkanı yapılıp Atatürk’ün makamına oturtulan bu şahsın söylediklerine bir bakalım...Bakalım da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davada ismi geçen şahsın kafasının ardındakileri biraz olsun görelim. Beyefendi konuşuyor. Özetliyorum:

“Yüzyıllardır bu coğrafyada yaşayan insanlarımızın İslami değerlerle yoğurulduğu, İslami değerlerle kimliğini bulduğu apaçık bir gerçek. (Türklük gibi bir kavram kafasında yok!) Bugün Türkiye’de bir sistem bunalımı var. Kendi bünyesine uymayan, kendi değerlerine zıt ve zoraki uygulanmaya çalışılan ve halka zorla diretilen bir sistem. (Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kastediyor.) Bu sistemin bünyemize ne kadar zıt olduğunu görüyoruz. Halkına zıt, halkı ile barışık olmayan, ona düşman bir sistem içerisindeyiz.” (Cumhuriyet rejimi!)

İnciler döktürmeyi sürdürüyor:

“Hepinizin bildiği gibi cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik olarak bunları özetleyebiliriz. Ama işin ilginç yanı şu ki, bu milletin halkı, bu millet bir araya gelip de biz devletçi olalım, biz laik olalım, biz millyetçi olalım diye böyle bir karar vermemişler. Bu ilkeler hep bu halka bir zorlatma şeklinde dayatılmış ve uzun süre öyle devam etmiş. Tam halka zıt bir yönetim. Türkiye’nin bir Irak’a, Libya’ya benzeyen çok yanları var. Neden? Aynı tek adam pozisyonu. (Atatürk’ü Saddam ve Kaddafi ile kıyaslamaya yelteniyor.) Bugün gidin, Irak’ta da, Libya’da da, Suriye’de de tek insanın resimleri vardır her yerde. Her yerde tek insanların heykelleri vardır.” (Fakat korkusundan Atatürk’ün adını ağzına alamıyor!)

Sonra milliyetçilik konusundaki engin görüşlerini açıklamaya başlıyor:

“Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. (Bu fikirleri taşıyan şahıs MHP desteği ile Çankaya’ya çıkarıldı.) Şimdi ne gariptir ki seyahat ederseniz Doğu ve Orta Anadolu’ya geldikçe ‘Önce Vatan’ yazdığını (görürsünüz), batıya gittikçe hiç rastlamazsınız bunlara. Yani bunlar zorla, halkın kendi inanç değerleriyle bütünleşmeyen bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir.” (Önce Vatan ilkesini bile reddetmekten sıkılmıyor. İşin matrak tarafı, bu şahıs şu andaki konumu nedeniyle Başkomutan! Allah selamet versin.)

Daha sonra din konusunda ahkam kesmeye başlıyor:

“Şu da bir gerçek ki, en birleştirici unsur din olmuştur. Ama Türkiye’de resmi ideoloji tarafından devamlı tehdit altına alınmış. (İnsaf, insaf, Allah’tan kork.) Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en ziyade tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden birisi de LAİKLİK ilkesidir, LAİKLİK olayıdır. Din ve din dediğimiz İslam, Türkiye’de potansiyel tehlike olarak görülmüştür. Maalesef Türkiye bunun örnekleriyle doludur. Zaten Türkiye’de en çok çiğnenen şey hukuk olmuştur. Bu din düşmanlığını esas alan ve hukuk tanımayan uygulama, İslam inancı ve ahlakı ile yoğurulmuş halkımızı da tabii dışlamıştır. Özellikle onu kendi hayatında yaşamak isteyen insanları devamlı dışlamış, devamlı bunlara karşı kapılar kapatılmıştır.” (Geçmişte Laiklik karşıtı olduğunu söyleyen şahıs, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davaya şimdi tepki gösterebiliyor!)

Sonra sözü sıkmabaşa getiriyor:

“Üniversitelerdeki bugünkü durum. Şimdi siz bunu hangi demokrasi ile, hangi hukuk nizamı ile, hangi insan hakları ile bağdaştırabilirsiniz? Sadece kılık kıyafetinden dolayı, sadece dini inançlarından dolayı üniversite kapılarından geri çevrilen, diplomaları verilmeyen bir sürü Türkiye’nin genç kızları.” (Anımsayın, karısını sıkmabaş fotoğrafla üniversiteye kaydettirmek istemiş, bu istem geri çevrilince karısına Türk devleti aleyhine AİHM’de dava açtırmış ve l00 bin dolar tazminat istemişti. Başkaları tarafından açılan türban davalarının kaybedilmesi üzerine davayı geri çekmek zorunda kalmışlardı. Bunlar böyledir.)

Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Abdullah Gül daha sonra irtica nedeniyle TSK’dan çıkarılan subaylardan dem vurmaya başlıyor:

“Dini inançlarından dolayı, dindar olan bir subaya da siz eğer kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, çeşitli dolaylı yollarla bunu açıkça söylemeden onu eğer safdışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi, sanki ajan yakalamış gibi onları eğer ayıklıyorsanız, siz o zaman bu ülkenin bütünlüğünü, bu ülkenin devamını nasıl temin edersiniz.” (Türk Ordusunun başkomutanlık makamı şimdi bu kafaya emanet!)

Beyefendi konuşmasını kafasındaki “Osmanlılık” ve “İkinci Cumhuriyetçilik” kavramlarına övgü düzerek bitiriyor:

“Bu açıdan bu ikinci cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum.”

VE TAYYİP!

Partisi hakkında Anayasa Mahkemesinde açılan davada ismi baş sırada yer alan, partisini laikliğe karşı bir odak haline getirdiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından vurgulanan Tayyip de, AKP öncesinde çok hızlı arkadaşlardan biri! Sözlerini yine belgeden, “İkinci Cumhuriyet Tartışmaları Röportajları” isimli kitaptan yayınlıyorum. Bu bir soru cevap. Kendisiyle söyleşi yapılıyor, sorular soruluyor ve yanıt veriyor. Özetliyorum. İlk sözleri Abdullah Gül’le aynı doğrultuda:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine çok kestirme bir biçimde kuşbakışı baktığımızda, rejimin yüz aklığı ile çıktığını söyleyemeyiz.”

Sonra bombayı aniden patlatıyor. Şimdi “Demokrasi” nutukları atan, özgürlüklerden dem vuran Tayyip’in şu sözlerini lütfen çok dikkatle okuyunuz...Çünkü gerçek niyeti burada yatıyor:

“Demokrasi bugüne kadar bazen bir amaç, bazen bir araç olarak görülmüştür. Bize göre demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız, bu düzenlerin seçiminde bir araçtır. (Örneğin şeriat rejimine demokrasiyi araç olarak kullanarak gideceksiniz!) Eğer halk totaliter bir rejim istiyorsa buna SAYGI duymalıyız.” (Evet, aynen böyle diyor.)

Sonra sıra hukuk, Kemalizm ve dine geliyor:

“Hukuk halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış ve zorla halka dikte ettirilmiştir. Çağdaşlık anlayışı, ahlak anlayışı vesaire. Hatta Türkiye din konusunda kendisine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte etmiştir. (İnsaf, insaf, bunları söylerken Allah’tan kork, kuldan utan.) Bütün bunlardan sonra Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme veya başkaca herhangi bir resmi ideolojiye yer yoktur. Kemalizmin kendini yeniden üretmesi söz konusu değildir.” (Gün geldi, Başbakan olup yetkileri ele geçirdi. Şimdi neler yaptığının, neyin peşinde koştuğunun kanıtlarını işte bu sözleri ile veriyor.)

Peki ama Tayyip nasıl bir devlet kavramının peşinde? Bu soruya da yanıt veriyor:

“İslamın devlet planı içinde düşünüyorum. Biz müslümanlar için din İslamdır. En üst belirleyici İslamın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir.” (İşte gerçek Tayyip bu. Şimdi belli yerlere geldiği için bu kadar açık konuşamıyor...Ve hakkında dava açıldığında entel-liboş-dönek-şeriatçı korosu yaygarayı koparıyor.)

Konumuzun biraz dışında olacak ama, Tayyip bu söyleşide Hristiyan ülkelere acayip biçimde bindiriyor:

“Bizim açımızdan önemli bir başka konu da, ‘büyük abi’ ailesini oluşturan devletlerin tamamının Hristiyan olmalarıdır ve ısrarla Müslüman ülkelerde istikrarsızlık ve iktidarsızlık peşinde koşmalarıdır.” (Şimdi Tayyip, o zaman suçladığı Hristiyan ülkelerin, ABD ve AB’nin güdümüne girmiş, yasaları onların istediği doğrultuda değiştiriyor, yenilerini aynı istem doğrultusunda çıkarıyor, onlardan direktif almaktan sıkılmıyor. O halde hangi Tayyip? Geçmişte bu sözleri söyleyen mi, bugün bunları yapan mı? Bu çelişkisini anlatacak yüreğe sahip mi? Elbette değil.)

ŞİMDİ KONUŞSUNLAR BAKALIM!

Size geçmişte Abdullah Gül ve Tayyip’in sözlerinden örnekler verdim. Hem de belgelerden, kitaplardan. Bunlardan biri bugün Cumhurbaşkanı, öteki ise Başbakan. Türkiye’yi bu iki kafa yönetiyor. Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti bunların eline geçti.

Yargıtay Başsavcısı bunların da isimlerinin başrolde olduğu bir iddianame hazırladı ve Anayasa Mahkemesinde dava açtı.

Şimdi bu şahıslardan beklenen üç ayrı seçenek var:

l- Açıklama yapar ve derler ki “Biz o zaman öyle düşünüyorduk, laiklik ilkesine, Atatürkçülüğe falan karşı çıkıyorduk, din devleti istiyorduk ama şimdi değiştik. Artık öyle düşünmüyoruz.” (Belki birileri inanır!)

2- Açıklama yapar ve derler ki “Evet, bugün de aynı şeyleri düşünüyoruz. O sözlerimizin arkasındayız. Ancak kaderin cilvesiyle sorumlu yerlere geldiğimiz için bu sözlerimizi artık o kadar açık söyleyemiyoruz. ” (İşte bunu yapamazlar!)

3- Suskun kalırlar...Çünkü bu konuda söyleyecek sözleri yoktur. Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık hikayesidir...Ve suskun kalmaya elleri mahkumdur. Hesaplarını Yüce Divan önünde vereceklerdir.

Bir Cumhurbaşkanı düşünün, yakın geçmişte Osmanlılık kavramına, İkinci Cumhuriyet safsatasına bile övgü düzüyor. Atatürk’ü Saddam, Kaddafi gibi katil ve soytarılarla kıyaslıyor. Atatürk’ün ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünü İLKELLİK olarak tanımlıyor, Cumhuriyet rejimi ve anayasanın vazgeçilmez ilkesi olan laikliğe karşı çıkıyor.

Bir Başbakan düşünün, ‘Bizim için demokrasi bir amaç değil, hangi sistemi istiyorsanız ona gitmek için bir araçtır’ diyebiliyor. Nereye, hangi rejime ulaşmak için araç! Bir Başbakan düşünün, ‘Halk totaliter rejim isterse ona saygı duymalıyız’ diyor ve şimdi demokrasi nutukları atıyor...Ve itiraf ediyor: ‘Ben (Türkiye’yi) İslamın devlet planı içinde düşünüyorum.’

Bunların kafa yapısını kendi sözleriyle belgeliyorum. İnkar edemezler. Zora girdiklerinde herhangi bir açıklama yapamazlar. Dava da açamazlar.

Peki bunlar günümüzde değişti mi? Asla! Kafalar aynı...Ve işin acı yanı, Türkiye’yi şimdi bunlar yönetiyor. Biz bu kafalara emanetiz!

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı davayı boşuna açmadı. Abdurrahman Yalçınkaya haksız mı?

26 Mart 2008 Çarşamba

GAZETE VE İNTERNET SAYFALARINDAN SON DAKİKA GELİŞMELERİ

YERLİ YABANCI GAZETE VE İNTERNET SAYFALARINDAN SON DAKİKA GELİŞMELERİ-YAZARLAR ANLIK GELİŞMELER ULUSAL BASINDAN HABER BAŞLIKLARI-SON DAKİKA HABERLERİ RSS SON DAKİKA GELİŞMELERİ http://gaste.net.tc
BANKALAR
*

Radyolar

/

RSS NEDİR?

RSS Nedir, RSS Programları, RSS / XML Programlama ve RSS Kaynakları Rehberi

***RSS çeşitli internet siteleri tarafından yayınlanan haber vb. içeriğin tek bir ortamdan topluca izlenebilmesine olanak sağlayan yeni bir içerik besleme yöntemidir. RSSReal Simple Syndication, RDF Site Summary veya Rich Site Summary (Zengin Site Özeti) kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. XML biçiminde olan RSS dosyaları ilk olarak NetScape firması tarafından geliştirilmeye başlanmıştır. RSS dosyalarının kullanımı her geçen gün artarak yaygınlaşmaktadır.

RSS yöntemini destekleyen sistelerin hazırladıkları XML biçimli dosyalara bir çok programla erişmek mümkündür. XML okuyucusu olan bu programlar, web gezgini veya e-posta istemcisi olabileceği gibi sadece RSS içereriği izlemek için hazırlanan masaüstü programları da olabilir.

RSS ikonunu () gördüğünüz herhangi bir yerde, RSS verilerini RSS istemcinizi kullanarak alabilirsiniz.

Genel olarak, RSS verilerini, XML dosyaları olduğu için Internet Explorer içinden görebilirsiniz. Ancak sayfayı devamlı yenilemek ve RSS verilerini bu şekilde izlemek çok da verimli bir yöntem değildir. Bunun için pek çok insan, bazı RSS istemcileri kullanarak RSS verilerini takip eder. RSS veri "toplayıcıları", RSS verilerini toplamanız ve takip etmeniz için uygun arabirim sunarlar.

İşletim sisteminize göre kullanabileceğiniz RSS programlarının listesine aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Windows Tabanlı RSS Okuyucular

Mac OS Tabanlı RSS Okuyucular

Cep Bilgisayarları için RSS Okuyucular

Email (Outlook) Programları için RSS Okuyucuları

Java Tabanlı RSS Okuyucular

Linux Tabanlı RSS Okuyucular

Web Tabanlı RSS Okuyucular

RSS Okuyucu


RSS Okuma Servisleri
Blog Oluşturma Servisleri
RSS Okuma Programları
Blog Oluşturma Programları
Foto-Blog Servisleri
Mobil RSS/Blog Servisleri
Media RSS Servisleri
RSS/Blog Arama Servisleri
RSS/Blog İşlem Araçları
RSS Dizinleri
Top 100 RSS/Blog Servisleri
RSS/Blog Bilgi Bankaları

Emre Kongar'ın Resmi Internet Sitesinden alıntı

AB ve ABD'nin Türkiye'ye Çarpık Bakışı. AKP, hiçbir işe yaramayacak bir değişiklik ile 301'inci maddeyi kabul etti: AB ve ABD'den AKP'ye alkış. 1 Mayıs'ta inanılmaz bir devlet terörü: ABD ve AB'den çıt yok. İlhan Selçuk'un evi sabah 4:30'da basılıyor, gözaltına alınıyor: ABD ve AB'den çıt yok. Elif Şafak sadece yargılanıyor: AB ve ABD'de yer yerinden oynuyor. Sünni Müslümanlara, bizzat Müslümanlar tarafından Türban baskısı uygulanıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Buna karşılık, Türkiye'de inanç özgürlüğü konusunda Müslümanlara laik baskı yapıldığı konusunda AB ve ABD'den eleştiri sesleri yükseliyor. AKP rejimin temellerini dinci bir sisteme doğru kaydırıyor: AB ve ABD'den çıt yok. Bu yaptıklarından dolayı AKP aleyhine Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava açılıyor: ABD ve AB'de yer yerinden oynuyor. Bu kadar çarpıklık karşısında söylenecek tek söz kalıyor: "İnsaf!" http://www.kongar.org/

ciziyorum

1resim yazı1resim yazı1resim yazı1resim yazı

http://www.aa.com.tr/images/stories/BANNER/aa_468x60.gif

Anadolu Ajansı Güncel Haberler

Kerkuk.NET

aktif haber

VOA News: Türkiye

BBCTurkish.com | Haberler | Ana Sayfa

7

Turkmedya Com

Dünya Gazetesi - Son Dakika Haberleri

haber7com sondakika

reklamstor

sondakika h/3

NTVMSNBC

VOA News: Tüm Haberler

Hürriyet ANASAYFA

CNN TÜRK

Borsa Haberleri

TriaFX | Türkiyenin Forex Sitesi | Forex | Parite

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Referans - Türkiye"nin iş gazetesi

Vatan Gazetesi

leman /times cartoon

Star Gazete Online

TGRT HABER © 2008 [ Dünya ]

SABAH Gazetesi - Son Dakika

CNN TÜRK

Hürriyet Spor Anasayfa

Cihan Haber

Ekonomi

Başlıca Yabancı Kaynaklar

CNN (ABD) New York Times (ABD) Usa Today (ABD) Washington Post (ABD) Der Spiegel (Almanya) Die Welt (Almanya) Zeitungen Deutschland (Alm) Gazetat (Arnavutluk) The Australian (Avustralya) Zeitungen Österreich (Avusturya) Le Soir (Belçika) Jornais (Brezilya) Ceske Noviny (Çek Cumhuriyeti) Jornais do Brasil (Brezilya) China Online (Çin) Danske Aviser (Danimarka) Ajalehed (Estonya) Suomen Sanomalehdet (Finlandiya) Journaux (Fransa) Lemonde (Frana) Liberation (Fransa) Dernieres Nouvelles d'Alsace (Fransa) Tous les journaux (Fransa) Sve Novine (Hırvatistan) Nederlandse Kranten (Holl.) Guardian (İngiltere) Newspapers in the UK (İng.) The Sun (İngiltere) Newspapers in Ireland (İrlanda) Periodicos (İspanya) Tidningar Sverige (İsveç) Zeitungen Schweiz (İsviçre) Giornale (İtalya) Corriere Della Sera (İtalya) Giornali Italia (İtalya) Japan Times (Japonya) Avizes (Letonya) Laikrasciai (Litvanya) Ujsagok (Macaristan) Ahram (Mısır) Aviser Norge (Norveç) Dawn (Pakistan) Polskie Gazety (Polonya) Jornais Portugueses (Portekiz) Ziare Romanesti (Romanya) Interfax (Rusya) Slovenske Noviny (Slovak.) Slovenski Casopisi (Slovenya) Efimerides (Yunanistan)

amazon