*tanrıyı gözetlemek sayılacagı için rasathane kurulmasının mümkün olamıyacagını tartısırken ve bu gibi sebeblerden
* matbaa bile 200 sene sonra ülkemize gelirken
tabii böyle olunca önce ingiltere sanayilesmeyi tamamladı.Sanayi inkılabını henüz tamamlamamış olan diğer Avrupa ülkeleri korumacı tedbirlerle İngiltere'nin kendi pazarlarına girmelerini önlüyorlardı. Bu durumda İngiltere ticâret ve sanayi sermâyesi için yapılacak tek şey kalıyordu. O da, Avrupa dışındaki ülkelerin pazarlarını ve ham maddelerini ticârete açmak.
*işte bu dönemde osmanlı içteki batı yanlısı devlet adamları medya yagdanlık batı hayranı gazetecileri ile Türkiyenin yüzünü sanayilesmiş batıya dönmesini onlarla ticari iliskileri gelistirmesi gerektigini savunuyor ve anlatıyorlardı.
*bu arada İngilizler, Osmanlı ticâretinde kendilerine ters düsen hükümlerin kaldırılması için 1833' den itibaren ünlü hâriciye nazırları Polmerston aracılığıyla uğraşmaya başladılar 1836'daki muzakerelerde Osmanlı Heyetine başkanlık eden gümrük emini Tâhir Efendi, eski düzenden mümkün olduğunca az tâviz vermeye çalışmış ve İngiliz isteklerine boyun eğmemişti. Bu durumda İngiliz diplomasisi Osmanlı bürokrasisinin zayıf ve bunalımlı bir devresini kollamaya başladı. Nitekim bu fırsat iki yönlü olarak İngilizlerin karşısına çıktı. 1837'de Londra büyük elçiliğinden hâriciye nazırlığına getirilen Mustafa Resîd Pasa, İngilizlere yakın bir müzakereci idi. Londra büyükelçiliginde iken mason locasına kayıtlı olan Resîd Pasa, Osmanlı Devleti'ni iktisâdi bakımdan çökertecek bir antlaşmaya yanaşmakta hiç tereddüt göstermedi. Bu sırada Mehmed Ali Pasa Misir'da Osmanli Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu. Resîd Pasa, Misir mes'elesinde Ingilizlerin yardımlarını temin bahanesiyle Balta Limanı'ndaki yalısında dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarlıklar sonucunda, 16 Ağustos 1838'de Osmanlı-İngiliz ticâret antlaşmasını imzaladılar. (Antlaşma, 8 Ekim 1838'de kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmûd tarafından tasdîk olundu).
ve baltalimanı antlasması ingilizlerle Balta Limanı'ndaki bir yalıda dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarlıklar sonucunda, 16 Ağustos 1838'de imzaladı,
baltalimanı anlasması ile önce ingilizler imzalandı, daha sonra bütün avrupayaı da kapsayacak sekilde genişledi .
*Daha önce %3 olan ihracat üzerinden alınan vergiler %12 ye çıkarıldı ve ithalat üzerinden alınan vergi de %5 olarak kabul edildi.Yabancı tüccarların mallarının bir bölgeden bir başka bölgeye de taşımlarında da %8 oranın vergi uygulanması gerektiği saptandı ve içgümrük vergileri kaldırıldı.Ama yerli tüccarlar içgümrük vergilerini ödemeye devam ettiler.
gümrüklerin indirilmesi ile ülkemizde üretim nerdeyse yok olmus tamamen dısa bagımlı hale gelmiştik .tabiik ithalat için para lazım para lazım o da osmanlıda yok ve ilk borclanma ve koca imparatorlugun iflası .bunların hepsi yaklasık 50 yıl sürdü,
-bir batılı Henry Coston sunları söylüyor..
“Osmanlı Devleti’nin devamı için ne olursa olsun Batı’ya bağlanma eğilimi olan Tanzimat, devletin varlığını ve geleceğini Batı’nın ipoteğine koymakla sonuçlanmış bir hareketti"
-HEDEF: YÜZÜMÜZÜ AVRUPAYA DÖNMEK -AVRUPALI OLMAK VE DAHA İYİ YASAM KOSULLARI
-YAPILANLAR:GÜMRÜK VERGİLERİ DÜSÜRÜLDÜ YABANCI TÜCCARLARA AYRICALIK TANINDI ,GÜMRÜK VERGİLERİ DÜSÜRÜLDÜ
-SONUC :ÜRETİM NEREDEYSE BİTTİ,devlet dış ticaretten ek vergi alamaması sonucu ,Kırım savaşı sırasında Avrupa finans piyasalarına borçlandı. borçlanmanın sonu anapara ve faizin ödenemeyeceğinin ilan edilmesi ile Avrupa Ülkeleri’ne olan bağımlılığı iyicene arttırdı.
VE 50 SENE SONRA OSMANLI İFLAS ETTİ - PARCALANDI...
BUGUNLERE NEKADAR BEZZİYOR
-BELKİ KELİMELER FARKLI
ÖZELLESTİRME !YABANCIYA SATIS! BABALAR GİBİ SATARIM!
--Nihayet yıl 1854... İngiltere ile yapılan ilk anlaşmanın üzerinden 16 yıl geçiyor ve sıfır borcu olan Osmanlı ilk borcunu alıyor. 3 milyon sterlin! % 6 faizli. Ve Yıl 1875. Osmanlı sahip olduğu bütçenin % 76' sını dış borca ayırıyor.(Aynı günümüz Türkiye' si gibi) Ve o dev imparatorluk 6 Ekim 1875' de borçlarını ödeyemeyeceğini tüm dünyaya duyurdu. ...
Antlaşma üzerine uzman görüşleri
-Antlaşma sonrası Osmanlı zanaatlarının tümüyle yok olduğu veya olmadığı tartışma konularına girmektedir.Bir görüş kaybolduğundan yana iken diğer görüş kaybolmadığını öne sürmektedir.Osmanlı imalat faaliyetlerinin tamamıyla yok olmadığının yapılan araştırmalar sonucunda belirli bir direnmenin görüldüğünü göstermiştir.Pamuklu tekstil alanında , İngiliz mallarının ucuzluğu yüksek maliyetli yerli ürünün üretimini etkilemiş olmasıyla birlikte üreticiler iplik eğirmeyi bırakarak , dayanıklı , ucuz ithal iplikleri kullanarak ve düşük ücret seviyelerinde çalışarak yerli tüketicinin beğenisine sunulan İngiliz kumaşlarının yerine beğenilere uygun kumaşlar üreterek ayakta kalmışlardır.
-Antlaşma üzerine en önemli tartışma konusu ise şüphesiz sanayileşmenin bu antlaşma ile engellenip engellenmediğidir.Bazılarına göre antlaşma , Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayileşmesini engellemiştir.Eğer antlaşma imzalanmasaydı , ekonominin var olan gelişme süreci devam edecekti ve de sermaye bikrimi engellenmeyerek Osmanlı sanayii kapitalizmine gidecekti.Antlaşma bağımsız sanayileşme sürecini engellemiştir. İmparatorluğun hukuk sistemi , mülkiyet düzeni ve imalat sanayi geleneksel üretim sistemi ,mülkiyet düzeni ve imalat sanayi geleneksel üretim sistemini dönüştürecek kapasiteye sahip değildi.Ayrıca siyasi otoritenin imalat sanayine yaklaşımı serbest birikime izin vermemekteydi.ülke içinde kar maksimizasyonu hedeflemeyen lonca teşkilatı altında el tezgahlarının kullanıldığı küçük ve orta ölçekli atölyelerin , üretim sistemini dönüştürme kapasiteleri yetersizdi.Antlaşma kapitalistleşmeyi engellemekten çok , 19.yy’ın sonlarında kapitalist fabrika kurmayı da olumsuz etkilemiştir.Kurulan fabrikaların yüksek maliyetlerle üretim yapmaları , üretilen malların ithal ürünler karşısında rekabet şansının yok etmiştir.Bu durum karşısında İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde kurulan fabrikaların birçoğu , kısa bir süre sonra kapanmak zorunda kalmıştır
"Şimdi Türkler hızla borçlanmaktadırlar. Ancak yirmibes yıl sonra Osmanlı toplumunda borçlanmaya karşı çıkacak muhalif unsurlar ortaya çıkacaktır. iste o zaman alacaklarımız ve faizleri tehlikeye düşecektir. Bu yüzden Osmanlı devleti üzerinde çıkarlarımızı koruyabilecek Türk yöneticilere ihtiyacımız vardır. Ben bu yerli misyonerlerin bizden ve bizim yapacağımız siyasi baskılardan daha etkili olacagı kanısındayım. Bunlar Türk halkına kendi dilleri, kendi ikna yöntemleri ile yaklasabilirler. Bu yerli misyonerler bir kaç yüzyıl teminat unsurlarımız olacaktır" İngiltere Dışişleri Bakanı Clarendon Osmanlı için şunları söylüyordu "Bunları ıslah etmenin tek yolu yeryüzünü bunlardan ıslah etmektir." Bir başka dönem Dışişleri Dakanı Stanley ise "ingiltere Türklere karsı ne bir yakınlık ne de özel bir ilgi duymaktadır. Bunlar Avrupa haritasından silinip gitmelidir. Ancak isin asıl zor tarafı bunların yerine neyin konulacagıdır."