Dünya üstünde parası olana ölüm yok; gönder Türkiye’ye, nominal olarak yüzde 20’ye yakın, dolar bazında yüzde 42’lere varan yıllık faiz al! Dedim ya; parası olan için “bu topraklar” bulunmaz fırsatlar sunuyor! Ya parası olmayan emekçiler? Onlar da “çalışıp” faize giden parayı çıkarıyorlar!
Sevgili dostlar, faiz konusunu defalarca “gündeme” getirdim ve her zaman “bu çarkı kırmamız gerektiği” fikrini net olarak savundum. Konu hakkında “araştırma” yaparken defalarca geçmişte de aynı olduğunu gördüm. İşin bir de ilginç dönemeçleri var; ne zaman faiz çarkından kurtulmaya kalksak, içeride “uç noktalara” varan “olaylar” oluyor. Dışarıdan da “sağlam” müdahale yok değil. 2001 krizinde Türkiye “borç sarmalından” çıkmasın diye, uçağa konup gönderilen ve iner inmez “Türkiye için en önemli olay sürdürülebilir borç dinamiğidir” diyen Kemal Derwish’i hala unutmadık!
Neyse Soner Yalçın’ın son kitabında yaptığı araştırmadan yararlanarak bazı notları size “alıntılar halinde, araya bazı ekler de yaparak aktarmak istiyorum”. İşte Soner Yalçın’ın “derlediği” gelişimin bir bölümü;
“..Sadrazam Mahmud Nedim Paşa daha iki gün önce, “Osmanlı Devleti faizleri yarıya mı indiriyor” sorusunu yönelten Reuters muhabirine, oruçlu ağzıyla yalan söylemek zorunda kaldı: “Bunların hepsi dedikodu!”...Bu demeç üzerine, Avrupa Borsaları rahatladı...Osmanlı, son yıllarda aldığı borcu ancak borçla ödüyordu...Dış borcu 4.811 milyon franktı...Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerine olan borcu ise 190 milyon franktı...Devlet hazinesi tamtakırdı. Moratoryum kaçınılmazdı...
Mahmud Nedim Paşa’nın konağında sabaha kadar süren tartışmalardan sonra karar alındı: Ana borç ve faizinin ancak yarısı ödenecekti. Yarısı için ise beş yıllık ve yüzde 5 faizli tahvil verecekti...Kararın dışarıya, borsaya sızmaması gerekiyordu. Toplantıya katılanlar Kuran-ı Kerim üzerine el basıp yemin ettiler...
Bu noktada gelin biraz başa dönelim. Tanzimat süreciyle birlikte Osmanlı’nın “devletçi ekonomisi” yok edilirken, yabancı sermayenin önündeki tüm engeller kaldırıldı. İthal gümrükler yüzde 12’den yüzde 3’e düşürüldü...Osmanlı ucuz ithal mallar cenneti yapıldı...Osmanlı finans ihtiyacını İstanbul’daki bankerlerden karşılamaya başladı. Fakat zamanla bu banker ve sarrafların ekonomik gücü, hükümeti ve ekonomiyi finanse edemez duruma geldi...
Aynı dönemde Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin ikinci aşaması finans kapitalin doğduğu süreç başladı. Halkın elinde finans, tasarruf fazlası vardı. Ve halkın parasını değerlendirecek aracı finans kurumları ortaya çıktı. Avrupalı aracı kurumların koşar adım geldikleri ülkelerin başında Osmanlı vardı...
Osmanlı Hazine’si kısa vadeli borçlanmayla bile yüzde 22-24 gibi faizler veriyordu... Zenginleşmeye başlayan Avrupa orta sınıfı tasarrufları için kendi ülkelerindeki yüzde 3-4 gibi düşük faiz gelirleri yerine kuşkusuz Osmanlı piyasasını tercih etti...Borsa oyunlarıyla kolay para kazanma yollarının açılması üzerine birçok yabancı banker, simsar, kumarbaz Galata Borsası’na akın etti...Sonunda ne oldu ? Sultan Abdülaziz askeri bir darbeyle koltuğundan indirildi. Tarih 30 Mayıs 1876’ydı. Ekonomik kararların alınmasının üzerinden daha 7 ay geçmişti.
Benzer uygulamalarla ilgili Cumhuriyet döneminden örnekler sıralayıp bu konuyu kapatalım:
1946 Başbakan Recep Peker, devalüasyon oranı yüzde 53, düşürüldü..
1958 Başbakan Adnan Menderes devalüasyon yüzde 60, düşürüldü...
Ağustos 1970 Başbakan Süleyman Demirel devalüasyon oranı yüzde 40, düşürüldü...
Ocak 1980 Başbakan Süleyman Demirel devalüasyon oranı yüzde 35, düşürüldü...
Nisan 1994 Başbakan Tansu Çiller devalüasyon oranı yüzde 50, düşürüldü...
Şubat 2001 Başbakan Bülent Ecevit devalüasyon oranı yüzde 50, düşürüldü...İlginçtir; bizim tarihimizde ağır ekonomik kararları alan hükümetlerin başına gelenler ile Sultan Abdülaziz’in başına gelenler benzerdi...”
Sevgili dostlar, bu satırlar sonrası daha fazla bir şey söylemeye gerek var mı! Türkiye, bu “kapandan kurtulamadığı” sürece, kalkınması, gelişmesi, kendi vatandaşının hakkını “vermesi”, mümkün değil! Hepimiz 5.000 gerçek-tüzel, dünya geneline yayılmış “faiz alıcısına” çalışıyoruz! İyi çalışmalar!