Kanal 1’de yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı’ya konuk olan iki türbanlı öğrenciye Altaylı şu soruyu soruyor: “Eğer Atatürk olmasaydı burada belki de İngilizler vardı, Fransızlar vardı. Atatürk bunu sağlamadı mı?” Nuray Bezirgan adlı kızın cevabı şöyle: “Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani!” Evet, türbanlı kızımızın “Keşke bizi yönetselerdi” diye arzuladığı İngilizler, Amerikalılarla kol kola vererek şu sıralarda “daha özgür bir hale getirmek için!” girdikleri Irak’taki Müslüman kızların, oradaki Nuray’ların ırzına geçiyor. Hem de on binlercesinin.
Ama bu kızlarda bir kabahat yok. Onların destek verdiği AKP’nin Dışişleri Bakanı Brüksel’e koşup, Avrupalı meslektaşlarının huzurunda “Türkiye’de Müslümanlar haklarından mahrum” diye kendi ülkesini (bakanı olduğu ülkeyi!) şikayet ederse Nuray Bezirgan’lar da “ağabeylerinin” peşinden gidecek elbet!
Ne garip bir tesadüf, Türkiye’de ismi “Nuray” olan bir kız ekranlara çıkıp “Keşke bizi İngilizler yönetseydi” diye haykırırken, İngilizlerin yönettiği Irak’ta bir başka “Nur” isimli kız ise orada olup biteni bakın nasıl anlatıyor:
“Halkıma, Ramadi`nin, Halidiye`nin ve Felluce`nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara...
Bu size, Amerikan–Siyonist hapishanesi Ebu Garib`ten kardeşiniz Nur`un mektubudur.
İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum.
Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim...
Kardeşlerim;
Allah’a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım...
Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin...
Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler!
Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?
Peygamber Efendimiz’in en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz.
Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin!
Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız!
Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalılar`ı ve onların piçlerini öldürün!
Allah rızası için! Size yalvarıyoruz.”
Yukarıdaki uzun feryadın mektubunu kısaltarak aktardım. Eğer Nuray Bezirgan’ın istediği olsaydı, Türkiye’yi İngilizler yönetseydi “Nurların karnında Amerikan piçleri” olacaktı.
İngilizlerin Afrika kıtasını ele geçirdikten sonra oradaki Müslümanların başına nelerin geldiğini, nasıl dinlerini ve dillerini kaybettiklerini, babaları, dedeleri Müslüman olan Arapların bugün nasıl “ana dili İngilizce olan Araplar” haline getirildiğini bu kızlarımıza kimse anlatmamış anlaşılan.
Başörtülü öğrencilerin örtüleri ile okuma hakkına sahip olmalarını sonuna kadar savunan bir kişi olarak “İngiliz emperyalizmine alkış tutan böyle bir zihniyete yuh diyorum!”
Onları bu noktaya getiren, örnek aldıkları ağabeylerine yuh diyorum!
Yıllardan beri bu ülke Müslümanları için “AB’yi tek kurtuluş reçetesi olarak” iden siyasi güruh, eseriyle ne kadar övünse azdır.